İman hizmetini hiçbir şeye alet etmemek

İman hizmetini hiçbir şeye alet etmemek

Risale-i Nur’dan Dersler köşesinin konuğu Ahmet Cemil Çökren oldu.

Hizmet Rehberi isimli eserin 6. Bölümünden Nur Talebeleri’nin hususiyetlerinden çeşitli başlıklardan bir ders icra etti.

EuroNur.tv ekranlarından izleyebilirsiniz.

  • İman hizmetini hiçbir şeye alet etmemek
  • Şer’i meşvereti esas tutmak
  • Başkalarının da imanını kurtarmayı vazife bilmek
  • Namaz tesbihatını terk etmemeye çalışmak
  • Risale-i Nur Dersleri’ni ihmal etmemek
  • Başka mesleklere düşmanlık değil kendi mesleğine muhabbet etmek

Îmân hizmetini hiçbir şeye âlet etmemek

Cenâb-ıHakka hadsiz şükür olsun ki, bu zamanda Risâle-i Nur’da, nokta-i istinad olarak avâm-I mü’minînin en ziyâde muhtaç oldukları ve Nurda bulduklan öyle bir hakîkattir ki, hiçbir şeye âlet olmayacak ve hiçbir garaz ve maksat içine girmeyecek ve hiçbir şüphe ve vesveseye meydan vermeyecek ve hiçbir düşman ona bahane bulup çürütmeyecek; ve yalnız hak ve hakîkat için ona çalışanlar bulunacak, dünya maksatları ona karışmayacak. Tâ ki, uzakta olan ehl-i îman, o hakîkate ve sâdık nâşirlerine tam îtimat edip, îmanlannı zındıklann ve dinsizlerin, din aleyhindeki dehşetli feylesofların îtirazlarından ve inkârlarından kurtarsınlar.

Evet, o ehl-i îman, lisân-ı hâl i1e diyecek ki, “Mâdem bu hakîkati, bu kadar şiddetli düşmanları çürütemediler ve îtiraz edemiyorlar ve şâkirtleri haktan başka onun hizmetinde hiçbir maksat taşımıyorlar; elbette o hakîkat, ayn-ı hak ve mahz-ı hakîkattir” diye bin bürhan kadar bir delil hükmünde îmânını kuvvetlendirir ve kurtarır. Ve, “İslâmiyette bir hakîkatsizlik mi var?” diye daha evhâma düşmeyecekler.

Emirdağ Lâhikası-l, s. 211.
***

Bu zamanda ehl-i îman öyle bir hakîkate muhtaçtırlar ki; kâinatta hiçbir şeye âlet ve tâbî ve basamak olamaz; ve hiçbir garaz ve maksat onu kirletemez; ve hiçbir şüphe ve felsefe onu mağlûp edemez bir tarzda îman hakîkatlerini ders versin. Umum ehl-i îmânın bin seneden beri terâküm etmiş dalâletlerin hücumuna karşı îmanları muhâfaza edilsin.
İşte bu nokta içindir ki, dahilî ve haricî yardımcılara ve ehemmiyetli kuvvetlerine, Risâle-i Nur ehemmiyet vermiyor, onlan arayıp tâbi olmuyor… Tâ avâm-I ehl-i îmânın nazarında, hayat-ı dünyeviyenin bâzı gâyelerine basamak olmasın; ve doğrudan doğnıya hayat-ı bâkiyeden başka hiçbir şeye âlet olmadığından, fevkalâde kuvveti ve hakîkati, hücum eden şüpheleri ve tereddütleri izâle eylesin.

Emirdağ Lâhikası-I; s. 73.

Şer’î meşvereti esas tutmak

Bu büyük ve ağır ve kıymettar hizmet-i Kur’âniyeye kemâl-i tesânüdle çâlışmak lâzımdır. Sakın, dikkat ediniz. İhtilâf-ı meşrebinizden ve zayıf damarınızdan ve derd-i maîşet zarûretinizden ehl-i dalâlet istifâde edip, birbirinizi tenkit ettirmeye meydan vermeyiniz. Meşveret-i şer’iye ile reylerinizi teşettütten muhâfaza ediniz. İhlâs Risâlesınin düsturlarını her vakit göz önünüzde bulundurunuz. Yoksa, az bir ihtilâf bu vakitte Risâle-i Nur’a büyük bir zarar verebilir.
Kastamonu Lâhikası, s.178.

Başkalarının da îmânını kurtarmayı vazife bilmek

Her şâkirdin vazifesi, yalnız kendi îmânını kurtarmak değil; belki başkasının îmanlarınıda muhafaza etmeye mükelleftir. O da, hizmete ciddî devam ile olur.

Kastamonu Lâhikası, s. 148.

Namaz tesbihâtını terk etmemeye çalışmak

Namaz tesbihâtının sırrına göre, nasıl ki namazdan sonra tesbih ve zikir ve tehlîl ile bir hatme-i muazzama-i Muhammediye (a.s.m.) ve zikir ve tesbih eden ve rûy-i zemin kadar geniş bir halka-i tahmîdât-ı Ahmediye (a.s.m.) dairesine tasavvuran ve niyeten girmek medâr-ı füyuzât olduğu gibi, ben ve biz de, Risâle-i Nur’un geniş daire-i dersinde ve halka-i envârında ders alan ve duâ eden ve çalışan binler mâsum lisânların ve mübârek ihtiyarlann duâlarına ve a’mâl-i sâlihalarına hissedar olmak ve duâlarına âmin demek hükmünde olarak, onlarla tayy-i mekân ederek, hayalen omuz omuza, diz dize bulunmak hayaliyle ve niyetiyle ve tasavvuruyla kendimizi fevkalhad bahtiyar biliyoruz.
Kastamonu Lâhikası, s. 79.

Risâle-i Nur derslerini ihmâl etmemek

Azîz kardeşlerim,
Bahar ve yazın meşgaleleri, hem gecelerin kısa olması, hem şuhûr-u selâsenin gitmesi ekser kardaşların bir derece neşeli kış dersine fütur verir. Fakat onlardan gelen fütur, size fütur vermesin. Çünkü o dersler, ulûm-u îmâniyeden olduğu için, bir insan yalnız kendi nefsine dinlettirse yeter. Bâhusus, siz, dâimâ bir iki hakîki kardaşıda bulursunuz. Hem, o dersi dinleyenler yalnız insanlar değil. Cenâb-ı Hakkın zîşuur çok mahlûkâtı vardır ki, hakâik-ı îmâniyenin istimâından çok zevk alırlar. Sizin, o kısım arkadaşınız ve müstemîleriniz çoktur. Hem, mütefekkirâne o çeşit sohbet-i îmâniye, zemin yüzünün bir mânevî zîneti ve medâr-ı şerefi olduğuna işareten, biri demiş:

Yani, semâvât zemine gıpta eder ki, zeminde hâlisenlillâh sohbet ve zikir ve tefekkür için, bir iki adam, bir iki nefes, yani bir iki dakika beraber otururlar, kendi Sâni-i Zülcelâlinin çok güzel âsâr-ı rahmetini ve çok hikmetli vc süslü âsâr-ı sanatını birbirine göstererek, Sânîlerini sevip sevdirirler, düşünüp düşündürürler.
Hem de ilim iki kısımdır. Bir nevî ilim var ki, bir defa bilinse ve bir iki defa düşünülse kâfi gelir. Diğer bir kısmı, ekmek gibi, su gibi, her vakit insan onu düşünmeye muhtaç olur. “Bir defa anladım, yeter” diyemez. İşte ulûm-u îmâniye bu kısımdandır. Önümüzdeki Sözler ekseriyet îtibâriyle inşaallah o cümledendir.

Barla Lâhikası, s.146-147.

Başka mesleklere düşmanlık değil kendi mesleğine muhabbet etmek

Sen, mesleğini ve efkârını hak bildiğin vakit, “Mesleğim haktır veya daha güzeldir” demeye hakkın var. Fakat “Yalnız hak benim mesleğimdir” demeye hakkın yoktur.

sırrınca, insafsız nazarın ve düşkün fikrin hakem olamaz. Başkasının mesleğini butlân i1e mahkûm edemez.

Senin üzerine haktır ki; her söylediğin hak olsun. Fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı, fakat her doğruyu demek doğru değildir. Zîrâ senin gibi niyeti hâlis olmayan bir adam, nasihati bâzan damara dokundurur, aksülamel yapar.

***

Mektûbât, s. 256.

Tarafgirlikle bakan hiçbir kusuru göremez; ancak, garazkârlıkla bakan gizli kusurlarıda açığa çıkarır.

DİĞER BÖLÜMLER

1. Bölüm: Nur Talebeleri enaniyeti en büyük tehlike olarak bilir

2. Bölüm: Tesanüdü muhafaza etmek

3. Bölüm: İman hizmetinde korku duygusu taşımamak

4. Bölüm: İnsani zaaflarımızın hizmete zarar vermesi

5. Bölüm: Ehl-i dünya Nurculara nasıl tesir ediyorlar?

6. Bölüm: Kardeşlerimizi enaniyet ve sadakatsizlikle ittiham ediyor muyuz?

7. Bölüm: Dünya ücret yeri değil, hizmet yeridir

8. Bölüm: Nur Talebesi dünya rahatına ehemmiyet vermez, onu istemez

9. Bölüm: Risale-i Nur’a hizmeti en birinci vazife bilmek

10. Bölüm: Manevi fırtınalara karşı dikkatli ve ihtiyatlı olmak

11. Bölüm: İman hizmetini hiçbir şeye alet etmemek

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.