Bediüzzaman’ın hayatından tespitler – 20

 

Bediüzzaman’ın hayatından tespitler – 20

Sunuculuğunu Sertaç Lüser’in yaptığı Bediüzzaman Said Nursi’nin Hayatından Tespitler köşesinde bu hafta Yeni Asya Gazetesi Eğitimci Araştırmacı Yazar Abdülbaki Çimiç, Bediüzzaman Said Nursi’nin İstanbul Hayatına değinmeye devam ediyor. EuroNur.tv ekranlarından izleyebilirsiniz.

Yeni Asya Gazetesi Eğitimci Araştırmacı Yazar Abdülbaki Çimiç; Bediüzzaman’ın hayatından tespitler serisinin yirminci bölümünde bu hafta;

Bediüzzaman’ın Hayatı’ndan Tesbitler (70)

Bediüzzaman, “İttihâd-ı Muhammedî” (asm) gibi içinde mübarek ve kudsî isimlerin, tâbirlerin geçtiği teşekküllerin dünya işlerine ve siyâset cereyanlarına bulaştırılmasının, âlet ve tâbi edilmesinin zararlarını söylerken, bir yandan da, bu gibi mukaddeslerin umûmun malı olduğu ve cihanşümûl değerler taşıdığını her vesileyle nazara vermeye çalışmıştır. İşte, bu cihetle “İttihâd-ı Muhammedî” (asm) ruhunu da ihtiva eden “İttihâd-ı İslâm” ile ilgili izahları şöyledir: “Tekraren söylüyorum ki, İttihâd-ı İslâm hakîkatında olan İttihâd-ı Muhammedînin (asm) cihetü’l-vahdeti Tevhid-i İlâhîdir. Peyman ve yemini de îmandır. Müntesibîni (bağlıları), umûm mü’minlerdir. Nizamnâmesi, sünen-i Ahmediyedir (asm). Kànunu, evâmir ve nevâhi-i şer’iyedir. Bu İttihâd âdetten değil, ibâdettir. İhfa, havf; riyâdandır. Farzda riyâ yoktur. Bu zamanın en büyük farz vazîfesi, ittihâd-ı İslâmdır.” 1 İttihâd-ı İslâm’ın, dolayısıyla İttihâd-ı Muhammedî’nin (asm) bütün mü’minlere şâmil olduğunu, bunun tahsis (ipotek) ve tahdit (sınırlama) kabul etmediğini dâvâ eden Bediüzzaman Hazretleri, Osmanlı tarihinde Sultan Selim’in de bu mânâdaki İttihâd-ı İslâmı hedef alıp tesis etmeye çalıştığını, kendisinin de “Sultan Selim’e biat etmişim. Onun İttihâd-ı İslâmdaki fikrini kabul ettim.” 2 mânâsındaki bir İttihâda dahil olup ittiba ettiğini açıkça ifade eder.

İttihad-ı Muhammedî (asm) ismi umûmun hakkıdır, tahsis ve tahdit kabul etmez

“İşittim, İttihad-ı Muhammedî (asm) namıyla bir cemiyet teşekkül etmiş. Nihayet derecede korktum ki, bu ism-i mübareğin altında bazılarının bir yanlış hareketi meydana gelsin. Sonra işittim, bu ism-i mübareği bazı mübarek zevat (Süheyl Paşa ve Şeyh Sadık gibi zatlar) daha basit ve sırf ibadete ve Sünnet-i Seniyyeye tebaiyete nakletmişler. Ve o siyâsî cem’iyyetten kat-ı alâka ettiler, siyâsete karışmayacaklar. Lâkin, tekrar korktum, dedim: “Bu isim umûmun hakkıdır, tahsis ve tahdit kabul etmez.” Ben, nasıl ki dindâr müteaddit cem’iyyete bir cihetle mensubum, zira maksatlarını bir gördüm; kezalik, o ism-i mübareğe intisap ettim.” 3 Ben zahiren buna (İttihad-ı Muhammedî Cem’iyyetine) teşebbüs ettim, iki maksad-ı azîm için:

Birincisi: o ismi tahdit (sınırlama) ve tahsisten halâs etmek ve umûm mü’minlere şümulünü ilân etmek; tâ ki, tefrika düşmesin ve evham çıkmasın.

İkincisi: Bu geçen musîbet-i azîmeye sebebiyet veren fırkaların iftirakının tevhid ile önüne set olmaktı. Vâesefâ ki, zaman fırsat vermedi; sel geldi, beni de yıktı.

Hem derdim: Bir yangın olsa, bir parçasını söndüreceğim. Fakat, hocalık elbisem de yandı ve uhdesinden gelemediğim bir yalancı şöhret de maalmemnuniye ref oldu.” 4 Demek ki İttihad-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti gibi umûmun hakkı olan ve inhisar altına alınmaması gereken hareketler sırf ibadet ve Sünnet-i Seniyye cihetinde teşekkül etmelidir. Yoksa bu ism-i mübareğin altında bazılarının bir yanlış hareketi o mübarek isme ve unvana zarar verir. Öyleyse o ismi tahdit ve tahsisten halâs etmek ve umûm mü’minlere şümulünü ilân etmek gerekiyor. Tâ ki, ehl-i îmânâ tefrika düşmesin ve evham çıkmasın. Ayrıca ehl-i îmân arasında musîbet-i azîmeye sebebiyet veren grupların ayrılıklarını birleştirme ile önüne set olunsun.

İttihâd-ı İslâm olan İttihâd-ı Muhammedî (asm)

1909’da İstanbul’da kurulan İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cem’iyetinin bir siyasî Cem’iyyet şekline dönüştürülmesi yönündeki arzu ve çabaları fark eden Bediüzzaman, gerekli teşebbüslerde bulunmakta gecikmez. O zamanki gazetelerde (Volkan) neşrolan ve bilâhare eserlerinde de yer alan bu meyandaki bazı ifadeleri muhtelif Risâlelerde yer almaktadır. İşte, Risale-i Nur’da geçen cihanşümûl mânâdaki İttihâd-ı İslâm ve İttihâd-ı Muhammedî (asm) tarifine dair söz ve izahların bir hülâsası: “…Hem de anlaşıldı ki, İttihâd-ı İslâm 5, umûm askere ve umûm ehl-i imâna şâmildir. Hariç kimse yoktur.” 6 “İttihâd-ı İslâm olan İttihâd-ı Muhammedî (asm) dediğimiz vakit, umûm mü’minlerin mabeyninde bilkuvve veya bilfiil sabit olan İttihâd murattır. Yoksa, İstanbul ve Anadolu’daki cemâat murad değildir. Amma, bir katre su da sudur. Bu ünvandan tahsis (tekel, ipotek) çıkmaz. …Müntesibîni, umûm mü’minlerdir. Reisi de Fahr-i Âlemdir (asm).” 7 “İttihâd-ı Muhammedî (asm) olan İttihâd-ı İslâm’ın efkâr ve meslek ve hakikatını, efkâr-ı umûmiyeye arz ederiz. Kimin bir itirazı varsa etsin; cevaba hazırız.” 8

“İttihâd-ı İslâm” ile İttihâd-ı Muhammedî (asm)” müşterek ve birbiriyle aynı mânâyı ifade ediyor. Bediüzzaman “İttihâd-ı İslâm” ile “İttihâd-ı Muhammedî”nin (asm) aynı manayı ifade ettiğini; Nurcular’ın hem “İttihâd-ı İslâm”, hem de “İttihâd-ı Muhammedî (asm)” içine dahil olduklarına şöyle temas eder. “Hem mânen eski İttihad-ı Muhammedîden (asm) olan yüz binler Nurcular’la, eski zaman gibi farmason ve İttihatçıların mason kısmına karşı ittifakları gibi, şimdi de aynen İttihad-ı İslâm’dan olan Nurcular büyük bir yekûn teşkil eder.” 9 Ayrıca Ahrarlar ve İttihad-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti’nden olanların da birbiriyle müttefik olduğunu “Eskiden nasıl Ahrarlar iki defa başa geçtiği halde, az bir zamanda onları devirdiler. Onların müttefiki olan İttihad-ı Muhammedî (asm) efradının çoklarını astılar.” 10 sözleriyle ifade eder.

İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti, 31 Mart Hadisesi bahane edilerek kapatılır. Bu Cem’iyyetin dindar üyelerinin çoğu Ahrar-ı Osmaniye Fırkası mensuplarıyla birlikte idam edilirler. İdamdan kurtulanlar ise, ağır hapis ve sürgün cezası ile cezalandırılırlar. Böylece Bediüzzaman’ın İttihâd-ı İslâm’ın bir mukaddemesi olarak görüp teşekkülünde üye listesinde bulunduğu İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti’nin fiilî ciheti akim kalmış olur. Bunda da muhakkak çok hikmetler vardır. İnşâallah gerçek mânâda İttihâd-ı İslâm’ın teşekkülü ve tesisinin tekrar tahakkuk etmesini Rahmet-i İlâhiye’den ümid ediyoruz.

Dipnotlar:

1- Eski Said Dönemi Eserleri (Makalat), 2020, s. 57.

2- Eski Said Dönemi Eserleri (Divan-ı Harb-i Örfî), 2020, s. 125.

3- Eski Saîd Dönemi Eserleri (Divan-ı Harb-i Örfi), 2020, s. 124.

4- Eski Saîd Dönemi Eserleri (Divan-ı Harb-i Örfi), 2020, s. 125.

5- Volkan’da “İttihad-ı Muhammedî” olarak geçmektedir.

6- Eski Said Dönemi Eserleri (Makalat), 2020, s. 79.

7- Eski Said Dönemi Eserleri (Makalat), 2020, s. 59.

8- Eski Said Dönemi Eserleri (Makalat), 2020, s. 57.

9- Emirdağ Lâhikası-II, 2013, s. 527.

10- Emirdağ Lâhikası-II, 2013, s. 527.

İttihâd-ı Muhammedî Cem’iyyeti’nin kuruluş gayesi

Bediüzzaman’ın Hayatı’ndan Tesbitler-71

Bediüzzaman, başlangıçta kurucu olarak değil, ancak daha sonra üye listesinde 8. sırada bulunarak mensubu olmayı şeref kabul ettiği İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti’nin kuruluş gayesiyle ilgili olarak o zamanlarda çeşitli vesilelerle sudur eden beyanları, bu konuyu sarahatle aydınlattığı gibi; tarafsız birçok tarihçilerin tesbitleri de onu te’kid etmektedir. “Bu Cem’iyyet, bazı kaynaklarda bilinenin aksine, Volkan Gazetesi’nde yayınlanan İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti Nizâmnâmesi’nin 2. Maddesine göre1, 1327/1909 tarihinde İttihâd ve Terakki Cem’iyyeti’ne muhâlif olanlar tarafından Volkan Gazetesi idâre odasında kurulmuş bir cem’iyyettir.” 2

Volkan Gazetesi’nin 26 Muharrem 1327, 48. sayısında kurucuların tamamı yer almamıştır. Bediüzzaman Hazretleri, İstanbul’a geldiği ve cem’iyyetten haberdar olduğu günden beri bu cem’iyyete mensup olmaktan çekinmemiştir. Ancak iş siyâsete kaçınca desteğini çekmiş ve hatta Derviş Vahdetî’yi ciddî manada ikaz eylemiştir. Derviş Vahdetî’nin kurucusu ve başkanı olduğu Volkan Gazetesi, İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti’nin esas faaliyete geçişini, Ayasofya Camii’nde okutulan bir mevlid merasiminde ilân etmiştir. Bediüzzaman da bu tarihte İstanbul Merkez İdâre kuruluna seçilmiştir. Bediüzzaman’ın başlangıçta kurucu olarak değil, ama mensubu olmayı şeref kabul ettiği İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti’nin Nizamnâmede belirtilen kuruluş gayesine kimsenin itiraz etmesi mümkün değildir. 3

Bediüzzaman “siyasî bir cem’iyyet” veya “tahdid” altına alınan bir cem’iyyet olarak ortaya çıkmasından korktuğu “İttihâd-ı Muhammedî” (asm) ve “İttihâd-ı İslâm”ı, tarifini yaparak bütün inananların dâhil olduğu umûmî ve mânevî bir cemâ’at ve cem’iyyet olarak görür. Dolayısıyla Bediüzzaman’ın dar alanlarda kurulan, tarafgirlik ve siyâset manası bulunan cem’iyyet ve fırkalarla alâkası yoktur. Olması da mümkün değildir. 4 Bu konuda Bediüzzaman’ın en doğru tesbiti “İşittim, İttihad-ı Muhammedî (asm) namıyla bir cem’iyyet teşekkül etmiş.”5 “İşte ben bu ittihadın efradındanım ve bu ittihadın tezahürüne teşebbüs edenlerdenim. Yoksa sebeb-i iftirak olan fırkalardan, partilerden değilim.”6 ifadesidir.

İşte Bediüzzaman’ın eski eser ve makalelerinden, bilhassa 31 Mart’ta Divan-ı Harb-i Örfi’de yaptığı müdafaatından örnekler: “İleride Tavaif-i mülük7 temelleri hükmünde olan anasır-ı muhtelife kulüplerinin; İttihâdın temeli ve nokta-i istinadımızın esası olan “İttihâd-ı Muhammedî”den (asm) anasır-ı gayr-i müslime tevahhuş etmesinler. Zira mesleğimiz sırf ahlâkî ve dinî olduğundan onlara faide-i azimeden başka zarar vermez.”8

Görülüyor ki; İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti’nin kuruluş gayesi ve esas maksadı İttihâd-ı İslâm’dır. O sıra Osmanlı idaresindeki çeşitli milletlerin birbirine karşı rekabet ve hased ve iftirak içindeki hareketleri ve bu hareketi körükleyen ecnebî dessaslar, bundan istifade etmeye ve bu fırsatı ganimet bilerek parçalamaya hazırlandıkları bir hengâmda, kurulan milliyetçi kulüplerini bir gayede birleştirmeyi hedef almıştır. Bu arada gayr-ı müslimlere de te’minat verilmekte idi. Zira İttihâd-ı Muhammedî’nin (asm) mesleği ahlâk ve din üzerine müesses olması ile, Osmanlı camiasında yaşayan ecnebilere ancak faide getirecekti.

Bediüzzaman Divan-ı Harb-i Örfi’de yaptığı müdafaatından: “Ben zahiren buna (İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyetine) teşebbüs ettim. İki maksad-ı azim için: Birincisi: O ismi tahdid ve tahsisden halâs etmek ve umûm mü’minine şümûlunu i’lân… İkincisi: Bu geçen musîbet-i azimeye (31 Mart’ın meş`um hadisesi) sebebiyet veren fırkaların iftirakını tevhid ile önüne sed olmaktı. Vâesefa ki; zaman fırsat vermedi, sel geldi, beni de yıktı.

Hem derdim: Eğer bir yangın olsa, bir parçasını söndüreceğim. Fakat elbisem de yandı.” 9

Bediüzzaman Hazretleri İttihâd-ı Muhammedî’nin (asm) gayesini ve kendisinin ona dahil olmasının murad ve maksadını anlatması içinde, bir de din adına siyaset ve parti işlerinde propaganda yapmanın dine azim zarar olduğunu da burada ve bütün hayatında her zaman anlatmış ve yazmıştır.

DİPNOTLAR

1- Madde-2: Cem’iyyeti’n ismi “İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti”dir. 1327(1909) sene-i hicriyesinde Dâr’ül hilâfede teşekkül etmiştir. (ABIBSNİŞ, Cilt-I, s. 539)

2- Arşiv Belgeleri Işığında Bediüzzaman Said Nursî’nin İlmî Şahsiyeti, Cilt-I, s. 533.

3- Arşiv Belgeleri Işığında Bediüzzaman Said Nursî’nin İlmî Şahsiyeti, Cilt-I, s. 533.

4- Arşiv Belgeleri Işığında Bediüzzaman Said Nursî’nin İlmî Şahsiyeti, Cilt-I, s. 553.

5- Eski Said Dönemi Eserleri (Divan-ı Harb-i Örfî), 2020, s. 123.

6- Eski Said Dönemi Eserleri (Divan-ı Harb-i Örfî), 2020, s. 125.

7- Tavaif-i Mülük, Abbasi halifeliğinin inkiraza başlaması üzerine, İslâm âleminde çok çeşitli nâmlar altında küçük-küçük devletlerin, beyliklerin teşekkülüne bir isim olarak verilmişti. Bir sürü melikler, beyler ortaya çıkmışlar, birbirleriyle arazi ve mülk için harpler etmişlerdi. (A. Badıllı)

8- Eski Said Dönemi Eserleri (Makalat), s. 62; Asar-ı Bediiye, s. 376

9- Eski Said Dönemi Eserleri (Divan-ı Harb-i Örfi), s. 128; Asar-ı Bediiye, s. 308.

İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti’nin nizâmnâmesi ve idâre âzaları

Bediüzzaman’ın Hayatı’ndan Tesbitler (72)

Volkan Gazetesi 3 Mart 1325/16 Mart 1909 tarih ve 75. sayısında; İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti’nin Nizamnamesini şöylece vermiştir.

Madde-1: Cem’iyyeti’n Reisi Hazret-i Muhammed Mustafa’dır. (asm)

Madde-2: Cem’iyyeti’n ismi “İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti”dir. 1327 sene-i hicriyesinde Dâr’ül hilâfede teşekkül etmiştir.

Madde-3: Cem’iyyeti’n maksadı, Memâlik-i Hilâfet’te ve sair bilâdda mütemekkin anâsır-ı muhtelife-i İslâmiye’nin tezhib-i ahlâkına ve içtimaî terakkiyatına anâsır-ı muhtelife-i İslâmiye’nin tezhib-i ahlâkına ve içtimaî terakkiyatına bais-i yegâne olan Kur’ân-ı Kerim’in, Şeri’at-ı mutahharrenin ilâ yevmil-kıyan temin-i devamına sây-ü gayret eylemek ve kâffe-i Müsliminin faaliyet-i siyasiyye ve içtimaiyyelerini tezyid ve tevhid etmek ve Şer’i Şerif ve Kanûn-ı Esâsi-i münif ile mümeyyed olup Dâr ül-Hilâfe’de teessüs eden usûl-ü meşvereti hırz-ı can bilerek muhâfaza eylemek, Memâlik-i Osmaniyede kavanin-i hukukiyeyi Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye müştemil bulunduğu gibi kütüb-i fıkhiyeden bilistinbât bir de Ceza Kanûnu ve kavanin-i saire-i muktaziye meydana getirerek ileride Meclis-i Meb’ûsân’a arz etmek ve tasdikine iktiraa etmesine çalışmak ve bütün harekât ve sûkenatımızı Şer’i Şerifle tayin etmek ve bu suretle istikbalde Memâlik-i Osmaniye’de Mehâkim-i Nizâmiye’lerde kavanin-i şer’iyenin düstur’ül-amel olmasına gayret etmek ve bütün liva-i Muhammedî (asm) altında bulunan âlem-i İslâmiyeti taarruzdan sıyanet eylemek.

Madde-4: Cem’iyyeti’n saha-i faaliyeti bütün Memâlik-i İslâmiye’yi ihtiva eder.

Madde-5: İkinci maddede gösterilen Makâsıda vusûl için Cem’iyyeti’n vesâit-i icraiyesi ber-vech-âtidir.

İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti’nin kurucuları

Onu kuranların mübarek zatlar ve hâlis mü’minler olduklarını yakından bildiği için Bediüzzaman “Benim murad ettiğim ve dâhil olduğum İttihâd-ı Muhammedî’nin (asm) tarifi budur ki: “Şarktan garba, cenubdan şimale uzanan bir silsile-i nurânî ile merbut bir dairedir. Dâhil olanlar da, bu zamanda üç yüz milyondan ziyadedir.” 1 diye de ifade buyurmuştur. İşte Bediüzzaman Hazretleri, İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti hakkında verdiği bilgi ve kurucularının hüviyetleri hakkındaki malûmat ile, bu kurucu zatların herkes tarafından muhterem sayılan şahsiyetler olup, hiçbirisinin meçhul tarafı olmayan kimselerden ibaret olduğunu görmüştür.

İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyetinin idare azaları

Bu Cem’iyyetin azaları 26 kişi olarak isimlerinin listesi verilmiş. Bediüzzaman Hazretleri’nin ismi sekizinci sırada yer almıştır. Bu yirmi altı idare heyeti azalarının ekserisi büyük ulema ve meşayihdir. İçlerinde bir iki paşa da vardır. Derviş Vahdetî’nin ismi en son sıradadır. Hazret-i Üstad’ın dediği gibi; Sehl Paşa ve Şeyh Sadık, Şeyh Es’ad Efendi, Halvetiye Şeyhi Seyyid Müslüm Penah Efendi gibi zatlar bu Cem’iyyetin baş idarecileri idiler.

Ulaştığımız belgeye 2 göre Cem’iyyetin kurucuları değil, İttihâd-ı Muhammedi (asm) Cem’iyyeti Dersa’adet Merkezi Meclis-i İdare azaları şunlardır:

1. Sa’âdetlü Siyâdetlü Sehl Fazl Paşa Hazretleri.

2. Şeyh Feyzullah Efendi-zâde Şeyh Muhammed Sâdık Efendi Hazretleri.

3. Bâyezid Dersiâmlarından Mehmed Emin Hayreti Efendi.

4. İbn’ün-Nâfi’ Ahmed Es’ad Efendi.

5. Şeyh el-Hâc Mehmed Emin Efendi.

6. Karagümrük Cami’-i Şerifi ikinci İmâmı Nevşehirli Mehmed Sabri Efendi.

7. Bandırma Nâibi Faziletlü Şevket Efendi.

8. Bediüzzaman Molla Sa’id-i Kürdi ibn-i Mirzâ.

9. Hırka-i Sa’âdet-i Hazret-i Nebevi kethüdâsı Atüfetlü Hacı Hayri Beyefendi.

10. Evkâf-ı Hümâyün ser-veznedârı Sa’âdetlü Râşid Efendi.

11. Debre-i Bâlâ redif kumandanlığından munfasıl Ferik Rıza Paşa.

12. Volkan muharrirlerinden Faruki Ömer Şevki Efendi.

13. Tarikat-ı Halvetiyyeden Şeyh Seyyid Müslim Penah Efendi Dârendevi.

14. Binbaşı Refik Beyefendi.

15. Kadiri Şeyhi Reşâdetlü Veli Mehmed Efgâni Efendi.

16. Müciz dersiamlardan Faziletlü Ahmed Nazif Efendi.

17. Feriklikten Müteka’id Hacı İzzet Paşa.

18. Sivas Vilâyeti Nakib’ül-Eşrâf Kaymakamı Seyyid Abdullah el-Hâşimi el-Mekki Efendi Hazretleri.

19. Memurinden İhsân Bey.

20. Memurinden Hayri Bey.

21. Fatih Dersiamlardan Divriki Kadı-Zade Faziletlü Abdullah Ziyaüddin Efendi.

22. Şeyh Yunus Dergâhı Postnişini Şeyn Ali Efendi.

23. Beylerbeyi Cami-i Şerifi Vâizi Hacı Kâzım Efendi.

24. Şeyh-zâde Hacı Mehmed Efendi.

25. Müderrisinden Tevfik Efendi.

26. Volkan Muharriri Derviş Vahdetî. 3

Dipnotlar:

1- Eski Said Dönemi Eserleri (Divan-ı Harb-i Örfi), 2020, s. 124.

2- Arşiv Belgeleri Işığında Bedîüzzaman Saîd Nursî ve İlmî Şahsiyeti, Cilt-I, s. 541.

3- Arşiv Belgeleri Işığında Bedîüzzaman Saîd Nursî ve İlmî Şahsiyeti, Cilt-I, s. 541.

İttihâd-ı Muhammedî (asm) ikidir

Bediüzzaman’ın Hayatı’ndan Tesbitler (73)
Bediüzzaman Hazretleri İttihâd-ı Muhammedî’yi (asm) ikiye ayırır. 1 Eski Said Dönemi Eserleri’nden olan Makâlat’ta verilen vehim ve irşad şöyledir:

Vehim: “Siz cem’iyyetinize İttihâd-ı Muhammedî (asm) unvânını vermişsiniz. Bundan, sureten müntesib olmayanlar evhama düşüyorlar. Başka bir unvâna tebdil etseniz ne olur?”

İrşad: İttihâd-ı Muhammedî (asm) ikidir: Biri, aksa’l-maksaddır ki, umûm mü’minler imân ile dahildir. Diğeri, onun tezahür ve tecellisine bilfiil hizmet eden cem’iyyettir ki, mukaddimesidir.” 2

Buradan anladığımız Bediüzzaman’ın İttihâd-ı Muhammedî’nin (asm) iki kısmını da müsbet kabul ettiğidir. Birinci kısmı için, aksa’l-maksad dediği son sınırı ve noktasının umûm mü’minler imân ile dahil olduğudur ki, bu mânâ ile İttihâd-ı İslâm muraddır. Diğeri, onun tezahür ve tecellisine bilfiil hizmet eden cem’iyyettir ki, umûm mü’minler imân ile dahil olduğu İttihâd-ı İslâm mânâsını ileride ihtiva edecek olan Cem’iyyetin başlangıcı ve mukaddimesidir. İşte Bediüzzaman İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti’ne bu mânâ, maksad ve gaye doğrultusunda dahil olmuştur.

Ancak, İttihâd-ı Muhammedî (asm) mes’elesinin bir başka yönü daha vardır. Özellikle Bediüzzaman’ın “İşittim, İttihâd-ı Muhammedî (asm) namıyla bir cemiyet teşekkül etmiş. Nihayet derecede korktum ki, bu ism-i mübareğin altında bazılarının bir yanlış hareketi meydana gelsin.” 3 dediği noktadır. Buradan da anlaşıldığına göre müsbet mânâdaki İttihâd- ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti’nden başka, bu ism-i mübareğin altında bazılarının bir yanlış hareketinin meydana gelmesi, Bediüzzaman’ı endişelendirmiştir. Bediüzzaman’ın da ifade ettiği vecihle, farklı bir yaklaşım ve yapılanma içinde olan, özellikle siyasî faaliyet içinde görünmeye teşebbüs eden bazılarının yanlış hareketi vuku bulmuş olmalı ki, Bediüzzaman açıkça endişesini dile getirmiştir. Burada karşımıza müsbet ve menfî iki Cem’iyyet çıkmaktadır. Birinci Cem’iyyet Emirizade Ömer Lütfi Efendi ve arkadaşları tarafından kurulan siyasî bir Cem’iyyettir. Diğeri de Bediüzzaman Hazretleri’nin sonradan dahil olduğu, Şeyhü’l-İslâmlar’dan Feyzullah Efendi’nin oğlu Şeyh Sadık Efendi ve Arap kökenli Sehl Paşa gibi zatların da içinde yer aldığı Cem’iyyet’tir. Bediüzzaman da bu ikinci müsbet Cem’iyyet için şu ifadelerle meseleyi netleştirmiştir: “Sonra işittim, bu ism-i mübareği bazı mübarek zevat (Süheyl Paşa ve Şeyh Sadık gibi zatlar) daha basit ve sırf ibadete ve Sünnet-i Seniyyeye tebaiyete nakletmişler. Ve o siyasî cemiyetten (Emirizade Ömer Lütfi Efendi ve arkadaşları tarafından kurulan Cem’iyyetten) kat-ı alâka ettiler, siyasete karışmayacaklar.” 4 Bu teşekkülün birincisi meşrûtiyet karşıtı olup siyâsidir. İkincisi meşrûtiyet taraftarı olup dinî ve ilmîdir. Her ikisinde de Derviş Vahdetî’nin ismi geçer. Birinci ekibin çalışmalarına ev sahipliği yapan Emirizade’nin Yeşil Konağı’nda Vahdetî ile Volkan Gazetesi’nin naşir-i efkârları olması hususunda anlaşmalarına rağmen, Vahdetî bunların siyasî amaçlarını fark ederek onlardan ayrılır. Ardından da kendisi aynı isimle dönemin önemli ulema, meşayih, mütefekkir ve mütefennin şahsiyetleri ile birlikte İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti’ni kurar. Volkan’ı da Cem’iyyetin naşir-i efkârı yapar. Bediüzzaman’ın “İşittim ve nihayet derecede korktum.” dediği İttihâd-ı Muhammedî (asm), birincisidir.” 5

Hadisenin belgelere dayalı kısmı ise şöyledir: “Vahdetî, Şubat ayı başlarında, gazetelerde İstanbul’da bir Mason locasının açılması hazırlıklarının yapıldığı haberi çıktı ve aynı günlerde Vahdetî’yi gazetede ziyaret eden ve toplantılarına dâvet eden birkaç kişi, eskiden kurmuş oldukları “İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cemiyeti”nin yayın organı olmasını ve “dinsiz faaliyetlere karşı İslâm birliğini savunacaklarını” söylediler. Vahdetî,

Volkan’ın 5 Şubat 1909 6 tarihli 36. Sayısı’nda bu haberi okuyucularına duyurdu. Fakat bu şahısların güven vermeyen tutumları ve bazılarının eski ajanlardan olduğunu öğrenmesi üzerine onlardan ayrılarak, Cem’iyyeti kendisi sahiplendi. 7 Volkan’ın 36. Sayısı’ndaki Haber Başlığı: “İstanbul’da Farmason Locası”dır. Sabah: “Telgrafnâme: Uzun müddetten beri meydana çıkamayan Türk Farmasonları Müşir Fuat Paşa’nın hanesinde akd-i içtimâ etmişlerdir. İçtimâda Adliye Nazırı ile birçok âyân ve mebûsan hazır bulunmuşlardır. Türkiye’de bir kebir loca teşkili maksadıyla teşebbûsât icrasına dair olan teklif, tasvib-i umûmiye mazhar olmuştur. Loca’nın on beş gün sonra küşâd edileceği zannediliyor.” 8

Bu haber sonrası Vahdetî Volkan’da şu yazıyı yazmıştır: “İşte bu Farmasonlar meyânında bâlâda bast ve temhid edilen kavâidden hariç bir ferd bulurlarsa meydandayız. Yine tekrar ederim ki, bu hâl İslâmlar için büyük bir beşârettir. Bu devir, İttihâd-ı İslâm devridir. Gözlerimizi açalım. Terakkiyât-ı maddiye ile terakkiyât-ı mânevîyeyi mezc ederek çalışalım. Mesleğimizin ulviyetini ve takdirât-ı âmmeye mazhar edebilmekle tevsi-i dâire-i nüfuz edelim. Devrimiz, kılınç devri değildir, kalem devridir. Bütün âlem-i İslâmiyet el ele vererek hem dünyamızı, hem de ahiretimizi imâra çalışalım. Bu şecere-i hürriyetin semeresi iktitaf olunmaya başladığını ber-vech-i âti teşkile muvaffakiyet hâsıl olan ”İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti’ni” nazargâh-ı İslâmiyâna arza vasıta-i yegâne olduğumdan dolayı ne kadar fahr etsem yeri vardır. Beşâret-i uzmadır bu! Ey millet-i İslâmiyye! Beşâret-i uzma! Vahdetî” 9

Yine Volkan’ın 5 Şubat 1909 tarihli 36. Sayısında, Derviş Vahdetî’nin “İttihâd-ı Muhammedî Cem’iyyeti” başlıklı haberi ve yazısı da şöyledir: “Bu ünvân-ı celil ile teşekkül etmiş olan Cem’iyyet-i Muhammediyye-i (asm) Uzmânın merkez-i aslisi Medine-i Münevvere ve Dersaadet ve Mısır’da olduğu gibi aktâr-ı İslâmiyyede de şubeleri derdest-i küşâd bulunduğu ve cemiyyet-i muhteremenin maksad-ı yeganesi Kur’ân-ı Azimüşşan’ın ilâ yevmi’l-kıyam bekâ ve şeriat-ı mutaharra-i Muhammediyye’nin (asm) muhafazası âmâline matuf bulunmaktan ibaret ediği, maal-iftihâr istihbâr kılınmıştır.” 10 Volkan başlıklı haber de şöyledir: “Görülüyor ya, hayli zamandan beri ihtifâya mecbur olan cem’iyyet-i mukaddese, Farmason cemiyetinin ilânıyla o da envar-ı âlem-ârâsına birdenbire neşrederek âlemi hayretlere ilkâ etmiş olacaktır. Mevlâ muinimiz olsun.” 11

İttihâd-ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti kurulduğu zaman, onun ilk kurucuları arasında Bediüzzaman yoktur. 12 Ancak bilâhare birçok sebebe binaen, derin ve etraflıca yapılan araştırmalar sonunda, o da gidip dâhil olmuştur. Bu noktaya da “Lâkin, tekrar korktum, dedim: “Bu isim umumun hakkıdır, tahsis ve tahdit kabul etmez.” Ben, nasıl ki dindar müteaddit cem’iyyete bir cihetle mensubum, zira maksatlarını bir gördüm; kezalik, o ism-i mübareğe intisap ettim. Lâkin tarif ettiğim vecihle ki, işte bu tarifi ceridelerde neşretmiştim.” 13 diye İttihâd- ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti’ne katılmasının asıl maksadını ifade etmiştir. “İttihâd- ı Muhammedî (asm) Cem’iyyeti’nin ikinci defa kuruluşu ve Bediüzzaman’ın Merkez İdare Kurulu’na girmesi 3 Mart 1325/16 Mart 1909 tarihinde yeni haliyle bu Cem’iyyet’in Merkez İdare Kurulu üyelerine ve nizamnâmesinin duyurulduğu güne rast gelir.” 14

Dipnotlar:

1- Bediüzzaman,Volkan Gazetesi’nde neşrolunan Lemâan-ı Hakîkat ve İzâle-i Şübehât Makaleleri’nde (29, 30, 31 Mart, 2 Nisan 1325; Sayı: 101, 102, 103, 105/Yani Miladî 11, 12, 13, 15 Nisan 1909’da) bunu ifade eder.

2- Eski Said Dönemi Eserleri (Makalat), 2020, s. 69.

3- Eski Said Dönemi Eserleri (Divan-ı Harb-i Örfî), 2020, s. 123.

4- Eski Said Dönemi Eserleri (Divan-ı Harb-i Örfî), 2020, s. 124.

5- İrtem, Süleyman Kâni, 31 Mart Hadisesi Ve Hareket Ordusu Abdülhamid’in Selânik Sürgünü,” Osman Selim Kocahanoğlu, Temel Yayınları, İstanbul, 2003, s. 77.

6- 14 Muharrem 1327 Cuma, 23 Kânûnisânî 1324, 5 Şubat 1909,Volkan Gazetesi, 36. Sayı.

7- M. Ertuğrul Düzdağ / Derviş Vahdettin (Volkan gazetesi 1908-1909, tam metin, 1992), İhsan Işık / TEKAA (2006).

8- Volkan, 5 Şubat 1909 tarihli 36. Sayısı, Derviş Vahdetî’nin haber ve yazısı.

9- Volkan, 5 Şubat 1909 tarihli 36. Sayısı, Derviş Vahdetî’nin haber ve yazısı.

10- Volkan, 5 Şubat 1909 tarihli 36. Sayısı, Derviş Vahdetî’nin haber ve yazısı.

11- Volkan, 5 Şubat 1909 tarihli 36. Sayıdan haber.

12- Nitekim Volkan Gazetesi, Sayı: 68, Tarih: 9 Mart 1909 Salı günkü nüshasında: “Kürd ulemasından meşhur Bediüzzaman Molla Said-i Kürdî İbn-i Mirza bu cemiyette bulunmakla mubahîdir.” diye haber vermiş.

13- Eski Said Dönemi Eserleri (Divan-ı Harb-i Örfî), 2020, s. 124.

14- Arşiv Belgeleri Işığında Bediüzzaman Said Nursî’nin İlmî Şahsiyeti, Cilt-I, s. 538.

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.