Şeytana ihtiyacımız var mı?

Şeytana ihtiyacımız var mı?

Risale-i Nur’dan Dersler köşesinin konuğu Bedri Tahir Adaklı oldu.

Bedri Tahir Adaklı, Risale-i Nur Külliyatı, Lemalar isimli eser, 13. Lema (Hikmetü’l-İstiaze) “Şeytan’a ihtiyacımız var mı?” konulu bir ders icra etti.

EuroNur.tv ekranlarından izleyebilirsiniz.

  • Lemalar / 13. Lema / 1. İşaret: Şeytan’ın galebe etmesi ve Şeytan’dan Allah’a sığınmak
  • 2. İşaret: Allah Şeytan’a niçin müsade ediyor?
  • 10. İşaret: Şeytan’ın en mühim desisesi kendini, kendine tabi olanlara inkar ettirmektir

Lem’alar

On Üçüncü Lem’a

Hikmetü’l-İstiâze

1 اَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ sırrına dairdir.

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

وَقُلْ رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطيِنِ – وَ اَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ 2

Şeytandan istiâze sırrına dairdir. On Üç İşaret yazılacak. O işaretlerin bir kısmı, müteferrik bir surette Yirmi Altıncı Söz gibi bir kısım risalelerde beyan ve ispat edildiğinden, burada yalnız icmâlen bahsedilecek.

Dipnotlar – Arapça İbareler – Haşiyeler:
1 : Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım.
2 : “De ki: Ey Rabbim, şeytanların vesveselerinden Sana sığınırım. Onların yanımda bulunmalarından da, ey Rabbim, Sana sığınırım.” Mü’minûn Sûresi, 23:97-98.

BİRİNCİ İŞARET

Sual: Şeytanların kâinatta icad cihetinde hiçbir medhalleri olmadığı, hem Cenâb-ı Hak rahmet ve inâyetiyle ehl-i hakka taraftar olduğu, hem hak ve hakikatin cazibedar güzellikleri ve mehâsinleri ehl-i hakka müeyyid ve müşevvik bulunduğu, hem dalâletin müstekreh çirkinlikleri ehl-i dalâleti tenfir ettikleri halde, hizbüşşeytanın çok defa galebe etmesinin hikmeti nedir? Ve ehl-i hak, her vakit şeytanın şerrinden Cenâb-ı Hakka sığınmasının sırrı nedir?

Elcevap: Hikmeti ve sırrı şudur ki: Ekseriyet-i mutlaka ile dalâlet ve şer, menfidir ve tahriptir ve ademîdir ve bozmaktır. Ve ekseriyet-i mutlaka ile hidayet ve hayır, müsbettir ve vücudîdir ve imar ve tamirdir.

Herkesçe malûmdur ki, yirmi adamın yirmi günde yaptığı bir binayı, bir adam bir günde tahrip eder. Evet, bütün âzâ-yı esasiyenin ve şerâit-i hayatiyenin vücuduyla vücudu devam eden hayat-ı insan Hâlık-ı Zülcelâlin kudretine mahsus olduğu halde, bir zalim, bir uzvu kesmesiyle, hayata nisbeten ademî olan mevte o insanı mazhar eder. Onun için, et-tahrîbü eshel 1 durub-u emsal hükmüne geçmiş.

İşte bu sırdandır ki, ehl-i dalâlet, hakikaten zayıf bir kuvvetle pek kuvvetli ehl-i hakka bazan galip oluyor. Fakat ehl-i hakkın öyle muhkem bir kalesi var ki, onda tahassun ettikleri vakit, o müthiş düşmanlar yanaşamazlar, bir halt edemezler.

Eğer muvakkat bir zarar verseler, 2 وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ sırrıyla, ebedî bir sevap ve menfaatle o zarar telâfi edilir. O kale-i metin, o hısn-ı hasîn ise, şeriat-ı Muhammediye ve sünnet-i Ahmediyedir (a.s.m.).

Dipnotlar – Arapça İbareler – Haşiyeler:
1 : Yıkmak kolaydır.
2 : “Gerçek iyi sonuç takvâ sahiplerinindir.” A’râf Sûresi, 7:128.

ONUNCU İŞARET

İblis’in en mühim bir desisesi, kendini, kendine tâbi olanlara inkâr ettirmektir. Şu zamanda, hususan maddiyyunların felsefeleriyle zihni bulananlar bu bedihî meselede tereddüt gösterdikleri için, şeytanın bu desisesine karşı bir iki söz söyleyeceğiz. Şöyle ki:

İnsanlarda şeytan vazifesini gören cesetli ervâh-ı habise bilmüşahede bulunduğu gibi, cinnîden cesetsiz ervâh-ı habise dahi bulunduğu, o kat’iyettedir. Eğer onlar maddî ceset giyseydiler, bu şerîr insanların aynı olacaktılar.

Hem eğer bu insan suretindeki insî şeytanlar cesetlerini çıkarabilseydiler, o cinnî iblisler olacaktılar. Hattâ bu şiddetli münasebete binaendir ki, bir mezheb-i bâtıl hükmetmiş ki, “İnsan suretindeki gayet şerîr ervâh-ı habise, öldükten sonra şeytan olur.”

Yirmi İkinci Sözün başında denildiği gibi, herkes, herşeyin hüsn-ü hakikîsini göremediği için, zâhirî şerriyet ve noksaniyet cihetinde Hâlık-ı Zülcelâle karşı itiraz etmemek ve rahmetini ittiham etmemek ve hikmetini tenkit etmemek ve haksız şekvâ etmemek için, zahirî bir vasıtayı perde ederek, tâ itiraz ve tenkit ve şekvâ o perdelere gidip, Hâlık-ı Kerîm ve Hakîm-i Mutlaka teveccüh etmesin.

Nasıl ki, vefat eden ibâdın küsmesinden Hazret-i Azrail’i kurtarmak için hastalıkları ecele perde etmiş; 1 öyle de, Hazret-i Azrail’i (a.s.) kabz-ı ervâha perde edip, tâ merhametsiz tevehhüm edilen o hâletlerden gelen şekvâlar Cenâb-ı Hakka teveccüh etmesin.

Öyle de, daha ziyade bir kat’iyetle, şerlerden ve fenalıklardan gelen itiraz ve tenkit Hâlık-ı Zülcelâle teveccüh etmemek için, hikmet-i Rabbâniye, şeytanın vücudunu iktiza etmiştir.

Dipnotlar – Arapça İbareler – Haşiyeler:
1 : bk. Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ: 5:51; el-Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru’l-Usûl: 1:177-178; es-Suyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr: 6: 543.

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.