Sevap cihetinde yaşamak, günah cihetinde ölmek

Röportaj

Sevap cihetinde yaşamak, günah cihetinde ölmek

Röportajlar köşesinin konuğu Yeni Asya Gazetesi Yazarı Cenk Çalık oldu.

Yeni Asya Gazetesi Yazarı Cenk Çalık 2 Temmuz 2020 tarihli “Sevap cihetinde yaşamak, günah cihetinde ölmek” konulu yazısını sizlere sunuyoruz.

EuroNur.tv ekranlarından izleyebilirsiniz.

  • Sevap cihetinde yaşamak, günah cihetinde ölmek
  • Korkularımız
  • Hayatını zindan etmek
  • Ölüm korkusu
  • Bütün korkuların üstesinden gelebilmek
  • Sırr-ı ihlas korkulara ve ölüme bile nokta-i istinatdır
  • Tüm korkuların üstesinden gelebilmek
  • Hayatımızı rıza-yı ilahi ve şahs-ı manevi çerçevesinde geçirmek
  • Ölüm: Dünyadaki vazifeden terhis olmak
  • En doğru yer hizmettir

Fobi olarak adlandırılan ve günümüzde yüzlerce çeşiti tanımlanan korkularımız her geçen gün artmaya devam etmektedir. Kainatla alakalı insan hadiselere iman gözüyle bakamadığında hikmet ve ibret veçhini görememekte, dolayısıyla vehimlere kapılarak hayatını zindan etmektedir.

Korkuların zirvesinde ise ölüm korkusu yer almaktadır. Hatta denilebilir ki tüm korkular aslında ölümle doğrudan ilişkilidir. Peki, çare nedir? Ölüme nasıl bakmamız gerekir? Ölümde dahil olmak üzere tüm korkuların üstesinden nasıl gelebiliriz? Tüm bu soruların devası İhlas risalesindeki haşiyede belirtilir: “Evet, sırr-ı ihlas ile samimi tesanüd ve ittihat, hadsiz menfaate medar olduğu gibi; korkulara hattâ ölüme karşı en mühim bir siper, bir nokta-i istinaddır.” 1

Başta ihlas olmak üzere dayanışmamız, birlik ve beraberlik tüm korkuların devası olduğunu belki nefsimiz anlamak istemeyebilir. Hatta konuyla ilgisini kuramayabiliriz. Nasıl oluyorda tüm korkularımızın en önemli sığınağı, dayanak noktamız ihlas oluyor?

Ölüm hakikati üzerinden Üstad Bediüzzaman açıklamaya başlar: “Çünkü ölüm gelse bir ruhu alır.”2 Bu cümle aslında bilmediğimiz bir pencere açmaz. Her insan bilir nefesleri sayılıdır. Bir gün doğan bir gün ölecektir. Tek kişi doğduğumuz gibi tek kişi öleceğiz. Tam bu noktada sonraki cümleyi okumak kafamızda o ana kadar ki tüm şablonların değişmesini sağlar: “Sırr-ı uhuvvet-i hakikiye ile rıza-yı İlahî yolunda, âhirete müteallik işlerde, kardeşleri adedince ruhları olduğundan biri ölse “Diğer ruhlarım sağlam kalsınlar, zira o ruhlar her vakit sevapları bana kazandırmakla manevî bir hayatı idame ettiklerinden ben ölmüyorum.” diyerek, ölümü gülerek karşılar.”3

İman hizmeti yapan bir şahs-ı manevinin küçük bir parçası olduğumuzda hadiseye tek kişi olarak bakılamıyor. O şahs-ı manevinin ne kadar üyesi varsa o kadar adet ruhlarımız olduğu anlaşılıyor. Zahiren tek kişi olsakta manen milyonlarca kişiyiz. Yeter ki hakiki kardeşliği ve Rabbimizin rızası doğrultusunda hareket edelim. Böyle yaptığımız takdirde ahiret cihetinin milyonlar kuvvetinde olduğunu anlıyoruz.

Bu hakikat, insana o kadar şevk verip motive etmektedir ki “ölümü gülerek!” karşılamasına vesile olmaktadır. Zira, her saniye sevap kazanmaya devam etmektedir. Ölümü tadıp dünya hayatındaki vazifesini bitirmiş olması da bu hakikati değiştirmemektir. Çünkü, şahs-ı manevi kıyamete kadar yaşayacak, o dönemde yaşayan hangi kardeşi varsa o vazife yapılmaya devam ettikçe sevaplardan istifade etmeye devam edecektir.

Misalen Üstad Bediüzzaman Hazretleri zahiren 1960 yılında vefat etsede aradan geçen 60 yıl boyunca yapılan milyonlarca Risale-i Nur tüm hizmetlerden bir tamamiha sevabını almakta ve bundan sonrada almaya devam edecektir inşallah!…

Bu hakikat insana ölümün gerçek yüzünün ne olduğunu aşikârane gösterirken hizmet eden nur talebelerinin ölümü nasıl anlaması gerektiğinide son cümleyle Üstadımız şöyle nazara vermektedir: “Ve o ruhlar vasıtasıyla sevap cihetinde yaşıyorum, yalnız günah cihetinde ölüyorum.” der, rahatla yatar.”4

Daha önce böyle enfes bir ölüm tanımını okudunuz mu? Ölüm demek dünyadaki vazifeden terhis olmak demektir. Dolayısıyla kişi istese de artık günah işleyemez demektir. Zira, artık berzah hayatı başlamıştır. Dolayısıyla “günah cihetinde ölüyorum” ifadesini anlamakta zorluk çekmiyoruz.

Ancak sevap cihetinde yaşamaya devam etmek, aslında en doğru yer olan hizmette bulunmanın ne kadar azim kâr getirdiğini bir kez daha ibret almamıza vesile oluyor. Çünkü dünyada vazifesini, hizmetini yapan ve çoğunun adını dahi bilmediğimiz kardeşlerimiz her saniye bizlere hadsiz sevaplar kazandırmaya devam ediyor.

Bu satırları okuduğumuza göre dünya hayatında vazifemiz devam ediyor demektir. Bizden önce milyonlarca nur talebesi vazifesini yaptılar. Bizlere de aynı sevapları kazandırdılar. Şimdi bizde gayret ederek berzahtaki ve gelecekteki nur talebelerine sevap kazandırmalı, aşkla, şevkle en iyi şekilde vazifemizi yapmaya gayret göstermeliyiz. Rabbim cümlemizi hakkıyla hizmet edenlerden eylesin inşaAllah!…

Dipnotlar:
Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul,2017, s. 276

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.