Ruhumuz nasıl yaşar?

Risale-i Nur

Ruhumuz nasıl yaşar?

Risale-i Nur’dan Dersler bölümünün bu haftaki konuğu Yalçın Günday oldu.

Yalçın Günday Risale-i Nur Külliyatı İşaratü’l-İ’caz isimli eserin Fatiha Suresi Bölümü’nden “Ruhumuz nasıl yaşar?“ konulu bir ders yaptı.

EuroNur.tv ekranlarından izleyebilirsiniz.

İşaratü’l-İ’caz

Fatiha Sûresi

1 (اِهْدِنَا) Hidayeti talep etmekle ianeyi istemek arasında ne münasebet vardır?

Evet, biri sual, diğeri cevap olduklarından birbiriyle bağlanılmıştır. Şöyle ki: 2 نَسْتَعِينُ ile iane talep edilirken makam iktizasıyla “Ne istiyorsun?” diye varid olan mukadder sual, اِهْدِنَا ile cevaplandırılmıştır. اِهْدِنَا ile istenilen şeylerin ayrı ayrı ve müteaddit olması اِهْدِنَا mânâsının da ayrı ayrı ve müteaddit olmasını icap eder. Sanki اِهْدِنَا dört masdardan müştakdır. Meselâ, bir mü’min hidayeti isterse, اِهْدِنَا sebat ve devam mânâsını ifade eder. Zengin olan isterse, ziyade mânâsını, fakir olan isterse i’tâ mânâsını, zayıf olan isterse iane ve tevfik mânasını ifade eder.

Ve keza, “Her şeyi halk ve hidayet etmiştir.” mânâsında bulunan وَخَلَقَ كُلَّ شَىْءٍ وَهَدٰى hükmünce, zâhirî ve bâtınî duygular, âfâkî ve hâricî deliller, enfüsî ve dahilî burhanlar, peygamberlerin irsaliyle, kitapların inzali gibi vasıtalar itibarıyla da hidayetin mânâsı taaddüt eder.

İhtar: En büyük hidayet, hicabın kaldırılmasıyla hakkı hak, bâtılı bâtıl göstermektir.

اَللّٰهُمَّ اَرِنَا الْحَقَّ حَقًّا وَارْزُقْنَا اِتِّباَعَهُ وَ اَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَارْزُقْنَا اِجْتِنَابَهُ اٰمِينَ 3

Dipnotlar – Arapça İbareler – Haşiyeler:
1 : “Bizi hidayete ulaştır.” Fatiha Sûresi, 1:6.
2 : “Yardım dileriz.” Fatiha Sûresi, 1:4.
3 : Allah’ım bize hakkı hak olarak gösterip onun ittibâıyla, bâtılı da batıl olarak gösterip onun içtinabıyla rızıklandır.

1 (لصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ) Sırat-ı müstakim şecaat, iffet, hikmetin mezcinden ve hülâsasından hasıl olan adl ve adalete işarettir. Şöyle ki: Tagayyür, inkılâp ve felâketlere mâruz ve muhtaç şu insan bedeninde iskân edilen ruhun yaşayabilmesi için üç kuvvet ihdas edilmiştir. Bu kuvvetlerin,

Birincisi, menfaatleri celp ve cezb için kuvve-i şeheviye-i behimiye,

İkincisi, zararlı şeyleri def için kuvve-i sebuiye-i gadabiye,

Üçüncüsü, nef’ ve zararı, iyi ve kötüyü birbirinden temyiz için kuvve-i akliye-i melekiyedir.

Lâkin, insandaki bu kuvvetlere, şeriatça bir had ve bir nihayet tayin edilmişse de, fıtraten tayin edilmemiş olduğundan, bu kuvvetlerin herbirisi, tefrit, vasat, ifrat namıyla üç mertebeye ayrılırlar.

Meselâ, kuvve-i şeheviyenin tefrit mertebesi humuddur ki, ne helâle ve ne de harama şehveti, iştihası yoktur. İfrat mertebesi fücurdur ki, namusları ve ırzları pâyimal etmek iştihasında olur. Vasat mertebesi ise iffettir ki, helâline şehveti var, harama yoktur.

İhtar: Kuvve-i şeheviyenin yemek, içmek, uyumak ve konuşmak gibi füruatında da bu üç mertebe mevcuttur. Ve keza, kuvve-i gadabiyenin tefrit mertebesi, cebanettir ki korkulmayan şeylerden bile korkar. İfrat mertebesi tehevvürdür ki, ne maddî ve ne mânevî hiçbir şeyden korkmaz. Bütün istibdadlar, tahakkümler, zulümler bu mertebenin mahsulüdür. Vasat mertebesi ise şecaattir ki, hukuk-u diniye ve dünyeviyesi için canını feda eder, meşru olmayan şeylere karışmaz.

İhtar: Bu kuvve-i gadabiyenin füruatında da şu üç mertebenin yeri vardır. Ve keza, kuvve-i akliyenin tefrit mertebesi gabâvettir ki, hiçbir şeyden haberi olmaz. İfrat mertebesi cerbezedir ki, hakkı bâtıl, bâtılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekâya malik olur. Vasat mertebesi ise hikmettir ki, hakkı hak
bilir, imtisal eder; bâtılı bâtıl bilir, içtinap eder.

Dipnotlar – Arapça İbareler – Haşiyeler:
1 : “En doğru ve istikametli yol.” Fatiha Sûresi, 1:6.

1 وَمَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ اُوتِىَ خَيْرًا كَثِيرًا
İhtar: Bu kuvvetin şu üç mertebeye inkısamı gibi, füruatı da o üç mertebeyi hâvidir. Meselâ, halk-ı ef’al meselesinde Cebr mezhebi ifrattır ki, bütün bütün insanı mahrum eder. İtizal mezhebi de tefrittir ki, tesiri insana verir. Ehl-i Sünnet mezhebi vasattır. Çünkü bu mezhep, beyne-beynedir ki, o fiillerin bidayetini irade-i cüz’iyeye, nihayetini irade-i külliyeye veriyor. Ve keza, itikadda da tatil ifrattır, teşbih tefrittir, tevhid vasattır.

Hülâsa: Şu dokuz mertebenin altısı zulümdür, üçü adl ve adalettir. Sırat-ı müstakimden murad, şu üç mertebedir.

2 (صِرَاطَ الَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ) Kur’ân’ın inci gibi lâfızlarının dizilmesi bir hayta, bir çeşide, bir nakşa münhasır değildir. Belki, zuhurca, hafâca, yakınlıkça, uzaklıkça mütefavit çok tenasüplerden hasıl olan pek çok nakışlar üzerine dizilmişlerdir, nazmedilmişlerdir. Zaten i’câzın esası, ihtisardan sonra ancak böyle nakışlardadır.

Evet, صِرَاطَ الَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ ile mâkablindeki herbir kelime arasında bir münasebet vardır. Meselâ, 3 اَلْحَمْدُ ِللهِ ile münasebeti vardır; çünkü nimet, hamde delil ve karinedir. 4 رَبِّ الْعَالَمِينَ ile münasebettardır. Çünkü, terbiyenin kemâli, nimetlerin tevâli ve teâkubu ile olur.

Dipnotlar – Arapça İbareler – Haşiyeler:
1 : “Kime hikmet verilmişse işte ona pek çok hayır verilmiştir.” Bakara Sûresi, 2:269.
2 : “Nimet ve lütfuna mazhar ettiklerinin yoluna…” Fatiha Sûresi, 1:7..
3 : “Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü Allah’a mahsustur.” Fatiha Sûresi, 1:2.
4 : “Bütün âlemlerin Rabbi; Her bir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye eden; tedbir, tasarruf ve egemenliği altında bulunduran Allah.” Fatiha Sûresi, 1:2.

1 اَلرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ ile alâkadardır; çünkü 2 اَلَّذِينَ’den irade edilen “enbiya, şüheda, suleha, ulema” rahmettirler. 3 مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ ile alâkası vardır; çünkü, nimet-i kâmile, ancak dindir. 4 نَعْبُدُ ile alâkası var; çünkü ibadette imamlar bunlardır. 5 نَسْتَعِينُ ile var; çünkü, tevfike ve ianeye mazhar bunlardır. 6 اِهْدِنَا ile var; çünkü hidayette muktedâbih onlardır. 7 صِراَطَ الْمُسْتَقِيمَ ile vardır; çünkü doğru yol ancak onların mesleğidir.

8 طَرِيقْ veya 9 سَبِيلْ kelimelerine 10 صِرَاطْ kelimesinin tercihi, mesleklerinin etrafı mahdut ve işlek bir cadde olduğuna ve o caddeye girenlerin bir daha çıkmamalarına işarettir.

Mahut ve malûm olan şeylerde kullanılması usul ittihaz edilen esmâ-i mevsûleden اَلَّذِينَ tabiri, onların zulümat-ı beşeriye içinde elmas gibi parladıklarına işarettir ki, onları taharrî ve talep etmeye ve aramaya lüzum yoktur. Onlar, herkesin gözü önünde hazır olduklarını temin eden bir ulüvv-ü şâna maliktirler. Cem’ sîgasıyla اَلَّذِينَ’nin zikri, onlara iktida ve tâbi olmak imkânının mevcudiyetine ve onların mesleklerinde butlan olmadığına işarettir. Çünkü, ferdî olmayan bir meslekte tevatür vardır; tevatürde butlan yoktur.

Dipnotlar – Arapça İbareler – Haşiyeler:
1 : “Kullarına karşı sınırsız rahmet sahibi olan ve rahmetinin eserleri dünya ve âhireti dolduran Allah.” Fatiha Sûresi, 1:3.
2 : O kimseler ki .
3 : “Hesap gününün yegane sahibi, yöneticisi ve hakimi olan Allah.” Fatiha Sûresi, 1:4.
4 : “İbadet ederiz.” Fatiha Sûresi, 1:5.
5 : “Yardım dileriz.” Fatiha Sûresi, 1:5.
6 : “Bizi hidayet yoluna ulaştır.” Fatiha Sûresi, 1:6.
7 : En doğru ve istikametli yol.
8 : Yol.
9 : Geniş yol.
10 : Sınırları çizilmiş ve belirlenmiş yol.

Mâzi sîgasıyla 1 اَنْعَمْتَ’nin zikri, tekrar nimeti talep etmeye bir vesile olduğuna ve Allah’a râci olan zamiri de bir yardımcı ve bir şefaatçi vazifesini gördüğüne işarettir. Yani, “Ey Rabbim! Madem ki in’am senin fiilindir ve evvelce de in’âmı yapmışsın; istihkakım olmadığı halde in’âmı tekrarlamak, Senin şe’nindir.”

2 عَلَيْهِمْ’deki 3 عَلَى enbiyaya yükletilen risalet ve teklif yükünün pek ağır olduğuna ve sahraları faidelendirmek için yağmur, kar ve fırtınaların şedaidine mâruz kalan yüksek dağlar gibi, peygamberlerin de ümmetlerini feyizlendirmek için risalet zahmetlerine mâruz kaldıklarına işarettir.

Dipnotlar – Arapça İbareler – Haşiyeler:
1 : “Nimet verdin.” Fatiha Sûresi, 1:7.
2 : Onların üzerine.
3 : …üzerine .

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.