Risale-i Nur halife vazifesini nasıl yerine getiriyor?

Risale-i Nur

Risale-i Nur halife vazifesini nasıl yerine getiriyor?

Risale-i Nur’dan Dersler bölümünün bu haftaki konuğu Mehmet Pekel oldu.

Mehmet Pekel; Risale-i Nur Külliyatı Emirdağ Lahikası – I ve Tarihçe-i Hayat, isimli eserlerden “Risale-i Nur beşinci halife vazifesini yerine getirdiğini” ispat eden bir ders yaptı.

EuroNur.tv ekranlarından izleyebilirsiniz.

  • İslam tarihinde hilafet
  • Risale-i Nur’a 5. halife nazarıyla bakabiliriz

Emirdağ Lâhikası – I

Hazret-i Hasan Radıyallahu Anhın altı aylık hilâfetiyle beraber Risale-i Nur’un Cevşenü’l-Kebîrden ve Celcelûtiyeden aldığı bir kuvvet ve feyizle vazife-i hilâfetin en ehemmiyetlisi olan neşr-i hakaik-i imaniye noktasında Hazret-i Hasan Radıyallahu Anhın kısacık müddetini uzun bir zamana çevirerek tam beşinci halife nazarıyla bakabiliriz. Çünkü, adalet-i hakikiye ile bu asırda insanları mes’ud edebilir bir istidatta bulunan, Risale-i Nur’dur ve onun şahs-ı mânevîsi, Hazret-i Hasan Radıyallahu Anhın bir muavini, bir mütemmimi, bir mânevî veledi hükmündedir diye senin mektubunu tâdil ettim.

*****

Tarihçe-i Hayat

“Hilâfete dair bir rû’yadır. Âlem-i menamda Padişah’ı gördüm(48) dedim: Sen zekât-ül ömrü, Ömer-i sani(49) mesleğinde sarfet! Tâ ki, Meşrûtiyet riyasetine lâzım ve bi’atın mânâsı olan teveccüh-ü umumiyeyi kazanasın!

Padişah dedi: “Ben onun yolunda gideyim. Siz de ol zaman ehlini taklid edebiliyor musunuz?.. Bir de sizde, onlardaki kuvvet-i İslâmiyet ve safvet ve ahlâk’…”

Ben dedim: -Bizdeki tenbih-i efkâr-ı umumî ve tekmil-i mebadî ve vesait ve ihata-i medeniyet, o noktaların yerini tutmakla; hem o noktaları istihsal, hem de netice-i matlub olan terakkiyi intac edebiliyoruz. Dü-vel-i ecnebiyenin adaleti(50) bunu ispat eder.

*****

Mesnevî-i Nuriye

Şu inkılab-ı azîmin temel taşları sağlam gerek. Şu meclis-i âlînin şahsiyet-i maneviyesi, sahip olduğu kuvvet cihetiyle mana-yı saltanatı deruhde etmiştir. Eğer şeair-i İslâmiyeyi bizzat imtisal etmek ve ettirmekle, mana-yı hilafeti dahi vekâleten deruhde etmezse, hayat için dört şeye muhtaç; fakat an’ane-i müstemirre ile günde lâakal beş defa dine muhtaç olan şu fıtratı bozulmayan ve lehviyat-ı medeniye ile ihtiyacat-ı ruhiyesini unutmayan milletin hâcât-ı diniyesini meclis tatmin etmezse; bilmecburiye mana-yı hilafeti, tamamen kabul ettiğinizi isme ve lafza verecek. O manayı idame etmek için kuvveti dahi verecek. Halbuki meclis elinde bulunmayan ve meclis tarikıyla olmayan böyle bir kuvvet, inşikak-ı asaya sebebiyet verecektir. İnşikak-ı asa ise,

وَ اعْتَصِمُوا

بِحَبْلِ اللّٰهِ جَمِيعًا

ya zıddır. Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatın ruhu olan şahs-ı manevî daha metindir ve tenfiz-i ahkâm-ı şer’iyeye daha ziyade muktedirdir. Halife-i şahsî, ancak ona istinad ile vezaifi deruhde edebilir. Cemaatın ruhu olan şahs-ı manevî eğer müstakim olsa, ziyade parlak ve kâmil olur. Eğer fena olsa, pek çok fena olur. Ferdin, iyiliği de fenalığı da mahduddur. Cemaatin ise gayr-ı mahduddur. Hârice karşı kazandığınız iyiliği, dâhildeki fenalıkla bozmayınız. Bilirsiniz ki ebedî düşmanlarınız ve zıdlarınız ve hasımlarınız, İslâmın şeairini tahrib ediyorlar. Öyle ise, zarurî vazifeniz, şeairi ihya ve muhafaza etmektir. Yoksa şuursuz olarak şuurlu düşmana yardımdır. Şeairde tehavün, zaaf-ı milliyeti gösterir. Zaaf ise, düşmanı tevkif etmez, teşci’ eder…

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَ نِعْمَ الْوَكِيلُ

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.