İnsanın en evvel ve en büyük vazifesi, tesbih ve tahmiddir

İnsanın en evvel ve en büyük vazifesi, tesbih ve tahmiddir

Risale-i Nur’dan Dersler köşesinin konuğu Kemal Yağar oldu. Risale-i Nur Külliyatı, Mesnevi-i Nuriye isimli eserden “İnsanın en evvel ve en büyük vazifesi, tesbih ve tahmiddir” konulu bir ders icra etti.

EuroNur.tv ekranlarından izleyebilirsiniz.

  • Mesnevi-i Nuriye / 10. Risale / 6. ve 7. Basamaklar

Mesnevi-i Nuriye

Onuncu Risale

Altıncı basamak: Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan, nev-i beşeri itaate irşad, isyandan zecr ve men etmek üzere kullandığı üslûb-u âlisine bak:

1 يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَاْلاِنْسِ اِنِ اسْتَطَعْتُمْ اَنْ تَنْفُذُوا مِنْ اَقْطَارِ السَّمَوَاتِ وَاْلاَرْضِ فَانْفُذُوا لاَ تَنْفُذُونَ اِلاَّ بِسُلْطَانٍ

Yani, “Ey ins ve cin cemaati! Mülkümden hariç bir memlekete çıkıp kurtulmak için semâvat ve arzın aktarından çıkmaya kuvvetiniz varsa çıkınız. Amma ancak bir sultan ile çıkarsınız.”

Dipnotlar – Arapça İbareler – Haşiyeler:
1 : Rahmân Sûresi, 55:33.

Kur’ân-ı Kerim bu âyet ile, pek geniş saltanat-ı rububiyete karşı ins ve cinnin aczlerini ilân zımnında nidâ ediyor: “Ey insan-ı hakîr, sağîr, âciz! Ne suretle, şeytanları recmeden melâike ile necimlerin, şemslerin, kamerlerin itaat ettikleri Sultan-ı Ezele isyan ediyorsun. Nasıl kocaman yıldızları mermi, kurşun yerinde kullanabilen bir askere sahip olan bir sultana karşı isyan etmeye cesaret ediyorsun?”

Yedinci basamak:

İ’lem eyyühe’l-aziz! İnsanı hayvandan ayıran şeylerden; Biri: Mazi ve müstakbel ile alâkadar olmasıdır. Hayvan bu iki zamanı bihakkın düşünecek bir idrâke mâlik değildir. İkincisi: Gerek enfüsî, gerek âfâkî, yani dahilî ve haricî şeylere taallûk eden idrâki, küllî ve umumîdir. Üçüncüsü: İnşaata lâzım olan mukaddemeleri keşif ve tertip etmektir: Meselâ, bir evin yapılması için lâzım olan taş, ağaç, çimento misilli lüzumlu mukaddemeleri ihzar ve tertip etmek gibi.

Binaenaleyh, insanın en evvel ve en büyük vazifesi, tesbih ve tahmiddir. Evvelâ mazi, hal ve istikbal zamanlarında görmüş veya görecek nimetler lisanıyla, sonra nefsinde veya haricinde görmekte olduğu in’amlar lisanıyla, sonra mahlûkatın yapmakta oldukları tesbihatı şehadet ve müşahede lisanıyla Sânii hamd ü senâ etmektir.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Ubudiyet, sebkat eden nimetin neticesi ve onun fiyatıdır. Gelecek bir nimetin mükâfat mukaddemesi ve vesilesi değildir. Meselâ, insanın en güzel bir surette yaratılışı, ubudiyeti iktizâ eden sâbık bir nimet olduğu ve sonra da, imanın îtâsıyla kendisini sana tarif etmesi, ubudiyeti iktiza eden sabık nimetlerdir. Evet, nasıl ki midenin îtâsıyla bütün mat’ûmat îtâ edilmiş gibi telâkki ediliyor; hayatın îtâsıyla da, âlem-i şehadet müştemil bulunduğu nimetler ile beraber îtâ edilmiş gibi telâkki ediliyor.

Ve keza, nefs-i insanînin îtâsıyla, bu mide için mülk ve melekût âlemleri nimetler sofrası gibi kılınmıştır. Kezâlik, imanın îtâsıyla, mezkûr sofralarla beraber, Esmâ-i Hüsnâda iddihar edilen defineleri de sofra olarak verilmiş oluyor. Bu gibi ücretleri peşin aldıktan sonra, devamile hizmete mülâzım olmak lâzımdır. Hizmet ve amelden sonra verilen nimetler, mahzâ Onun fazlındandır.

İ’lem eyyühe’l-aziz! İnsan bir yolcudur. Sabâvetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder. Her iki hayatın levazımatı, Mâlikü’l-Mülk tarafından verilmiştir.

Fakat o levazımatı, cehlinden dolayı tamamen bu hayat-ı fâniyeye sarf ediyor. Halbuki, o levazımattan lâakal onda biri dünyevî hayata, dokuzu hayat-ı bakiyeye sarf etmek gerektir.

Acaba birkaç memleketi gezmek için hükûmetten yirmi dört lira harcırah alan bir memur, ilk dahil olduğu memlekette yirmi üç lirayı sarf ederse, öteki yerlerde ne yapacaktır? Hükûmete ne cevap verecektir? Böyle yapan kendisine akıllı diyebilir mi?

Binaenaleyh, Cenâb-ı Hak her iki hayat levazımatını elde etmek için yirmi dört saatlik bir vakit vermiştir. Çoğunu aza, azını çoğa vermek suretiyle, yirmi üç saat kısa ve fâni olan dünya hayatına, hiç olmazsa bir saati de beş namaza ve bâki ve sonsuz uhrevî hayata sarf etmek lâzımdır ki, dünyada paşa, âhirette gedâ olmasın!

İ’lem eyyühe’l-aziz! Gafil olan insan, kendi vazifesini terk eder, Allah’ın vazifesiyle meşgul olur. Evet, insan, gafletten dolayı, iktidarı dahilinde kolay olan ubudiyet vazifesinin terkiyle, zayıf kalbiyle rububiyet vazife-i sakîlesinin altına girer, altında ezilir. Ve aynı zamanda bütün istirahatini kaybetmekle âsi, şakî, hâin adamların partisine dahil olur.

Evet, insan bir askerdir. Askerlik vazifesi başka, hükûmetin vazifesi başkadır. Askerlik vazifesi tâlim, cihad gibi din ve vatanı koruyacak işlerdir. Hükûmetin vazifesi ise, erzakını, libasını, silâhını vermektir. Binaenaleyh, erzakını temin için askerliğe ait vazifesini terk edip ticaretle -meselâ- iştigal eden bir asker, şakî ve hâin olur. Bu itibarla, insanın Allah’a karşı ubudiyet, vazifesidir. Terk-i kebâir, takvâsıdır. Nefis ve şeytanla uğraşması, cihadıdır.

Amma gerek nefsine, gerek evlât ve taallûkatına hayat malzemesini tedarik etmek Allah’ın vazifesidir. Evet, madem hayatı veren Odur. O hayatı koruyacak levazımatı da O verecektir. Yalnız, hükûmetin asker için ofislerde cem ettiği erzakı askerlere taşıttırdığı, temizlettirdiği, öğüttürdüğü, pişirttiği gibi, Cenâb-ı Hak da hayat için lâzım olan levazımatı küre-i arz ofisinde yaratıp cem ettikten sonra, o erzakın toplanmasını ve sair ahvalini insana yaptırır ki, insana bir meşguliyet, bir eğlence olsun ve atâlet, betâlet azabından kurtulsun.

Ey insan! Rahm-ı mâderde iken, tıfl iken, ihtiyar ve iktidardan mahrum bir vaziyette iken, seni pek leziz rızıklar ile besleyen Allah, sen hayatta kaldıkça o rızkı verecektir. Baksana: Her bahar mevsiminde sath-ı arzda yaratılan enva-ı erzakı kim yaratıyor ve kimler için yaratıyor? Senin ağzına getirip sokacak değil ya! Yahu, eğlencelere, bahçelere gidip dallarda sallanan o güleç yüzlü leziz meyveleri koparıp yemek zahmet midir? Allah insaf versin!

Hülâsa: Allah’ı itham etmekle işini terk edip Allah’ın işine karışma ki, nankör âsiler defterine kaydolmayasın.

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.