Bediüzzaman’ın rüyalarında anlatılmak istenenler

Bediüzzaman’ın rüyalarında anlatılmak istenenler

Risale-i Nur‘dan Dersler köşesinin konuğu Yeni Asya Gazetesi Yönetim Kurulu Üyesi Ali Demir oldu.

Ali Demir Risale-i Nur Külliyatı’ndan Mektubat, Tarihçe-i Hayat, Sünuhat, Sikke-i Tasdik-i Gaybi ve Sözler isimli eserlerden “Bediüzzaman’ın rüyalarında anlatılmak istenenler” konulu bir ders icra etti.

EuroNur.tv ekranlarından izleyebilirsiniz.

  • Mektubat / 28. Mektup / 1. Risale olan 1. Mesele / 3. sü
  • Tarihçe-i Hayat / İlk Hayatı: 1) Bediüzzaman’a ilim tahsis edileceğine dair bir rüya
  • Mektubat / 28. Mektup / 7. Risale olan 7. Mesele / 1. Mesele: 2) İcaz-ı Kur’an’ı beyan et
  • Sünuhat / Rüyada bir hitabe: 3) Bediüzzaman’a talimat ve görevlendirme
  • Sikke-i Tasdik-i Gaybi / Lemalar / 28. Lema’nın 1. Meselesi (2. Keramet-i Aleviye)
  • Sözler / Lemeat: Orada asrın vekili, burada Said Nursi
  • O mühim zat kimdir

Mektubat

Yirmi Sekizinci Mektup

Birinci Risale Olan Birinci Mesele

ÜÇÜNCÜSÜ: Hadîs-i sahihle, nübüvvetin kırk cüz’ünden bir cüz’ü, nevmde rüya-yı sadıka suretinde tezahür etmiş.3 Demek, rüya-yı sadıka hem haktır, hem nübüvvetin vezâifine taallûku var. Şu Üçüncü Mesele gayet mühim ve uzun ve nübüvvetle alâkadar ve derin olduğundan, başka vakte tâlik ediyoruz, şimdilik o kapıyı açmıyoruz.

*****

Tarihçe-i Hayat

İlk Hayatı

Nurşin’de bir müddet kaldıktan sonra Hizan’a döndü. Sonra medrese hayatını terk ederek pederinin yanına geldi ve bahara kadar evde kaldı. O sırada şöyle bir rüya görür:

Kıyamet kopmuş, kâinat yeniden dirilmiş. Molla Said, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı nasıl ziyaret edebileceğini düşünür. Nihayet sırat köprüsünün başına gidip durmak hatırına gelir: “Herkes oradan geçer, ben de orada beklerim” der ve sırat köprüsünün başına gider. Bütün Peygamberân-ı İzam Hazerâtını birer birer ziyaret eder. Peygamber Efendimizi de ziyarete mazhar olunca uyanır.

Artık bu rüyadan aldığı feyiz, tahsil-i ilim için HAŞİYE büyük bir şevk uyandırır. Pederinden izin alarak, tahsil yapmak üzere Arvâs nahiyesine gider. Burada icra-yı tedris eden meşhur Molla Mehmed Emin Efendi, kendisine ders vermeye tenezzül etmeyip, talebelerinden birisine okutmasını tavsiye edince, izzetine ağır gelir.

Dipnotlar – Arapça İbareler – Haşiyeler:
HAŞİYE: Tarihçe-i hayatında yazılmamış, o rüyada mazhar olduğu bir hakikati sonradan şöyle anladık ki: Molla Said, Hazret-i Peygamberden (a.s.m) ilim talebinde bulunmasına karşılık Hazret-i Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ümmetinden sual sormamak şartıyla ilm-i Kur’ân’ın tâlim edileceğini tebşir etmişler. Aynen bu hakikat hayatında tezahür etmiş; daha sabavetinde iken bir allâme-i asır olarak tanınmış ve kat’iyen kimseye sual sormamış, fakat sorulan bütün suallere mutlaka cevap vermiştir.

*****

Mektubat

Yirmi Sekizinci Mektup

Yedinci Risale olan Yedinci Mesele

BİRİNCİ SEBEP: Eski Harb-i Umumîden evvel ve evâilinde, bir vakıa-i sadıkada görüyorum ki, Ararat Dağı denilen meşhur Ağrı Dağının altındayım. Birden o dağ müthiş infilâk etti. Dağlar gibi parçaları dünyanın her tarafına dağıttı. O dehşet içinde baktım ki, merhum validem yanımdadır. Dedim: “Ana, korkma. Cenâb-ı Hakkın emridir; O Rahîmdir ve Hakîmdir.”

Birden, o halette iken, baktım ki, mühim bir zât bana âmirâne diyor ki: “İ’câz-ı Kur’ân’ı beyan et.”

Uyandım, anladım ki, bir büyük infilâk olacak. O infilâk ve inkılâptan sonra, Kur’ân etrafındaki surlar kırılacak. Doğrudan doğruya Kur’ân kendi kendini müdafaa edecek. Ve Kur’ân’a hücum edilecek; i’câzı onun çelik bir zırhı olacak. Ve şu i’câzın bir nev’ini şu zamanda izharına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak. Ve namzet olduğumu anladım.

Madem i’câz-ı Kur’ân’ı bir derece beyan, Sözlerle oldu. Elbette, o i’câzın hesabına geçen ve onun reşehâtı ve berekâtı nev’inden olan hizmetimizdeki inâyâtı izhar etmek, i’câza yardımdır ve izhar etmek gerektir.

*****

Sünûhat

Rüyada Bir Hitabe

Meâli ve hatırda kalan elfazı aynendir.

1335 senesi Eylül’ünde, dehrin hadisatının verdiği yeisle, şiddetle muztarip idim. Şu kesif zulmet içinde bir nur arıyordum. Mânen rüya olan yakazada bulamadım. Hakikaten yakaza olan rüya-yı sâdıkada bir ziya gördüm. Tafsilâtı terk ile, yalnız bana söylettirilmiş noktaları kaydedeceğim. Şöyle ki:

Bir Cuma gecesinde nevm ile âlem-i misâle girdim. Biri geldi, dedi: “Mukadderat-ı İslâm için teşekkül eden bir meclis-i muhteşem seni istiyor.”

Gittim, gördüm ki, münevver, emsalini dünyada görmediğim, Selef-i Salihînden ve a’sârın meb’uslarından her asrın meb’usları içinde bulunur bir meclis gördüm. Hicap edip kapıda durdum. Onlardan bir zât dedi ki: “Ey felâket, helâket asrının adamı, senin de reyin var. Fikrini beyan et!”

Ayakta durup dedim: “Sorun, cevap vereyim.”

Baktım, meclis istihsan etti. Heyecanımdan uyandım. Terli, elpençe yatakta oturmuş, kendimi buldum.

*****

Sikke-i Tasdik-i Gaybi

Yirmi Sekizinci Lem’anın Birinci Meselesi

İkinci Keramet-i Aleviye

Bir âlem-i mânâda Hazret-i İmam-ı Ali’nin (r.a.) ilminden sordum: 1 اَحْرُفُ عُجْمٍ سُطِّرَتْ تَسْطِيرًا demişsin, muradın nedir? Dedi: 2 عُجْمٍ yani hecevâri terkipsiz ve vefklerde rakamvâri, şekilsiz harflerdir ki “Latinî hurufudur.”

*****

Sözler

Lemeât

Bir meclis-i misalîde, şeriatle medeniyet-i hazıra, dehâ-i fennî ile hüdâ-yı şer’î muvazeneleri

Birinci Harbin Mütareke başında, bir Cuma gecesinde, bir rüya-yı sadıkada, misalî âleminde, bir meclis-i azîmde benden sual ettiler:

Ben de birden uyandım, belki yakaza ile yeni yattım. Bence yakaza rüyadır. Rüya bir nevi yakazadır. Orada asrın vekili, burada Said Nursî.

Îcaz ile beyan i’câz-ı Kur’ân

Bir zaman rüyada gördüm ki, Ağrı Dağı altındayım. Birden o dağ patladı, dağ gibi taşları âleme dağıttı, sarstı cihanı.

Füc’eten bir adam yanımda peydâ oldu. Dedi ki: Îcaz ile beyan et, icmal ile îcaz et bildiğin envâ-ı i’câz-ı Kur’ân’ı.

Daha rüyada iken tabirini düşündüm. Dedim: Şuradaki infilâk, beşerde bir inkılâba misal. İnkılâpta ise elbet hüdâ-yı Furkanî her tarafta yükselip hem de hâkim olacak.

İ’câzının beyanı zamanı da gelecek. O sâile cevaben dedim: İ’câz-ı Kur’ânî

Yedi menâbi-i külliyeden tecellî, hem yedi anâsırdan terekküp eder.

Ey sâil-i misalî! Sen ki îcaz istedin; ben de işaret ettim. Eğer tafsil istersen, haddimin haricinde. Sinek seyretmez âsümânı.

Zira o kırk envâ-ı i’câzından yalnız bir tekini ki, cezalet-i nazmıdır, İşârâtü’l-İ’câz’da sıkışmadı tibyânı.

Yüz sahife tefsirim ona kâfi gelmedi. Senin gibi ruhanî ilhamları ziyade; ben istiyorum senden tafsil ile beyanı.

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.