Bediüzzaman’ın hayatından tespitler – 32

Röportaj

Bediüzzaman’ın hayatından tespitler – 32

Sunuculuğunu Sertaç Lüser’in yaptığı Bediüzzaman Said Nursi’nin Hayatından Tespitler köşesinde bu hafta Yeni Asya Gazetesi Eğitimci Araştırmacı Yazar Abdülbaki Çimiç, Bediüzzaman Said Nursi’nin İstanbul Hayatına değiniyoruz. EuroNur.tv ekranlarından izleyebilirsiniz.

Yeni Asya Gazetesi Eğitimci Araştırmacı Yazar Abdülbaki Çimiç; Bediüzzaman’ın hayatından tespitler serisinin otuz ikinci bölümünde bu hafta;

Bediüzzaman’ın gazeteleri tasnifi

Bediüzzaman’ın hangi gazetelerde yazıları neşredilmiştir?

Yeni Asya Gazetesi’nin topluma verdiği mesajlar

Bediüzzaman’ın gazete çıkarma teşebbüsü

Bediüzzaman’ın basılan ilk eseri: Nutuk

Bediüzzaman’ın makâle yazdığı gazeteler

Bediüzzaman’ın Hayatı’ndan Tesbitler (105)

Öncelikle Bediüzzaman Hazretleri’nin gazeteler ile ilgili tesbitlerine bakalım. Çünkü bu konuda çok önemli tesbitler ve prensipler ortaya koyuyor. Meselâ “Volkan gibi cerâid-i diniye ile nesâyih-i diniyeyi, o mütehassis ve müteheyyiç vicdanlara yağdırmak istiyoruz.” 1 der. Böylece “dinî gazete”lere, “dinî nâsihât” noktasında müsbet bakar. Çünkü dinî gazeteler hisli ve heyecanlı vicdanlarda te’sirli nâsihat vazifesini görür. Bediüzzaman Hazretleri de bu vesileyle dinî gazetelerle nesâyih-i diniye vazifesini deruhte etmiştir.

Bediüzzaman Hazretleri gazetecileri “huteba-i umumî (umuma hitap eden hatipler, vaizler)” 2 olarak tavsif eder. Gazetelerin bedraka-i efkâr 3 (fikirlerin kılavuzu ve yol göstericisi) olmaları gerektiğini de ifade eder. Gazeteciler meslek-i aslî olarak böyle de olmalıdırlar. Müslümanların “Muvakkat naşir-i efkârı i’lâ-i kelimetullahı hedef-i maksâd eden umûm cerâiddir.” 4 tesbitini de aktarır. Ayrıca “Ey gazeteciler! Edipler edepli olmalı; hem de edeb-i İslâmiye ile müteeddip olmalı. Ve onun sözleri kalb-i umûmî-i müşterek-i milletten bîtarafane çıkmalı. Ve matbuat nizamnâmesini, vicdanınızdaki hiss-i diyanet ve niyet-i halise tanzim etmeli” 5 şeklinde çok mühim bir prensibi gazetecilere serlevha olacak şekilde ilân etmiştir.

Bediüzzaman Hazretleri “Bildiğime göre, edipler edepli olurlar. Ve cerideler de terbiye-i efkâr ediyorlar. Şimdi bazı edipleri edepsiz ve bazı cerideleri de naşir-i ağraz görüyorum. Eğer edep böyle ise ve efkâr-ı umûmîye böyle karmakarışık olsa, şahit olunuz; böyle edebiyattan vazgeçtim. Bunda da dahil değilim. Vatanımın yüksek dağlarında, yani Başid başında ecram ve elvah-ı âlemi, gazetelere bedel mütalâa edeceğim” 6 diyerek gazeteler ve gazetecilere yol gösteriyor; edepsiz ediplere ve ceridelere de dikkat çekerek onları düşmanlık ve kin yayan gazeteler ve gazeteciler olarak tarif ediyor.

Bediüzzaman Hazretleri ilk İstanbul hayatı sonrasında “İstanbul’un hava-yı gıll u gışından (karmakarışık havasından), tezviratından (yalan-dolanından), bedraka-i efkâr (fikirlerin kılavuzu, yol göstericisi) olmak lâzım gelen gazetecilerin bazılarının bütün fenalıklara badi (sebep olan), bütün felâketlerin müvellidi (meydana çıkaranı) olduklarını görerek bu derece açık cinayetlere tahammül edemeyerek meyus ve müteessir; vahşetzar, fakat munis, fakat vefakâr ve namusperver olan dağlarına döndü. İsabet etti. Kimbilir, belki en büyük icraatından biri de budur.” 7

Yine Bediüzzaman Hazretleri’nin tesbitleriyle “Gazeteler iki vazife-i mühimmeyi deruhte etmiştir. Çünkü iki rütbeye mazhar olmuş. Birincisi, dellâlü’l-mehasin ve’l-meâyib (ayıpları ve güzellikleri ilân eden). İkincisi, hatibü’l-umûmî veyahut mürebbiyü’l-efkâr. Evvelki unvan iktiza ediyor ki, hâkimiyet-i millet ve hakk-ı teftişin seyf-i katı olan lisân-ı matbuattaki tesiratı muhafaza etsin. İkinci unvan iktiza ediyor ki, efkârı terbiye ve talim etsin, sathi etmesin. Halbuki şimdi aksü’l-amel yapıyor. Zira bu kadar kesret ve karmakarışıklık, bu tesiratı inkısama vermekle kuvvetini kaybetmiş ve efkârı adeta sathi etmiş ve ehl-i sa’yin vaktini de imate ediyor. Hem de gazete sahibi zemin bulmak için, fikr-i intikamın maden-i habisi olan şahsiyatı karıştırıyor. Veyahut on para kazanmak için ahlâk-ı İslâmiyeyi esasıyla sarsan istihzaat (ateş yakıp alevlendirme) ve terzilât (rezil etme) ve müstehcenat ile ezhan-ı şûrede(verimsiz, çorak zihinlerde) ahlâk-ı rezilenin tohumunu ekiyorlar. Veyahut devletin en mühim, en nazik ve en hafi noktaları avamın ezhanına) arz ediyorlar ki, bizi bu hale düşüren malâyanilik ve mafevkinin (makam olarak üstün olanların) vazifesine karışmak gibi seyyiata meydân veriyorlar. Bu gazetelere ya tensikat veya taksimü’l-a’mâl kaidesinin icrası lâzımdır. (…) “Ey gazeteciler! Hedef-i maksadımız olan ittihadı, sizin cerbeze ile yaptığınız mugalâtalar ile inhilâl-i anâsırı (millî birliğin bozulmasını) netice vermekte olduğundan, bizim delil-i hayatımız olan mukaddemat-ı ittihadı akim bırakıyorsunuz.

Hasıl-ı kelâm: Evvel ‘Haydar Ağa’lık vardı. Şimdi siz de ‘Haydo’ yaptınız. Halbuki bize lâzım ‘Haydar’dır. O elmas kılınca benzeyen lisân-ı matbuata itidal ile saykal vurun, tâ ki ifrat ve tefrit ile pas tutmasın.” 8

Görüldüğü üzere Bediüzzaman Hazretleri gazeteleri tasnif ediyor. Vazifelerini tarif ve umuma yapacakları hizmetlerin ehemmiyetine dikkat çekiyor. Kendisi de özellikle Eski Said Devresi’nde cerâid-i diniye (dinî gazeteler) ile nesâyih-i diniyeyi (dinî nasihatları) deruhte etmeye çalışıyor. Çünkü kendi hizmetini şöyle ifade ediyor: “Hem de benim gibi bir adamın millete ve devlete hizmeti nasihatiyledir. O da hüsn-i tesir iledir. O da hasbîlikledir. Bu da garazsızlık, o da ivazsızlık (bedelsiz), o da terk-i menafi-i şahsî iledir.” 9

Bediüzzaman Hazretleri Eski Said döneminde şu gazetelerde makaleler neşrediyor: “Rehber-i Vatan, Tercümân-ı Efkâr, İttihâd ve Terakkî Gazetesi, Volkan, Serbestî, Mizan, Misbah, Şûra-yı Ümmet, Şark ve Kürdistan, Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi, İkdâm … gibi.” Tesbit edebildiğimiz kadarıyla Bediüzzaman’ın bu gazetelerde mükerrer olmak üzere toplan 49 makalesi neşredilmiştir. Bediüzzaman Hazretleri bu gazetelerdeki makaleleriyle, Kur’ân’ın kudsî kanun-u esasîsinin vaz’ ve tatbikinin millet-i İslâmiyeye iki cihanın saadetini kazandırıp hakikî kemalât ve terakkiye medar olacağını haykırıyordu. Üstadın “Ey paşalar, zabitler! Bütün kuvvetimle derim ki: Gazetelerde neşrettiğim umum makalâtımdaki umum hakaikte nihayet derecede musırrım” 10 ifadeleri de gazetelerde neşrettiği hak ve hakikate ne kadar ehemmiyet verdiği görülüyor.

Dipnotlar:

1- Eski Said Eserleri (Makalât), 2009, s. 98.

2- Eski Said Eserleri (Makalât), 2009, s. 57.

3- Eski Said Eserleri (Divan-ı Harb-i Örfî), 2009, s. 115.

4- Eski Said Eserleri (Makalât), 2009, s. 84.

5- Eski Said Eserleri (Divan-i Harb-i Örfî), 2009, s. 124.

6- Eski Said Eserleri (Divan-i Harb-i Örfî), 2009, s. 147–148.

7- Eski Said Eserleri (Divan-i Harb-i Örfî), 2009, s. 115-116.

8- Eski Said Eserleri (Nutuk), 2009, s. 187-188.

9- Eski Said Dönemi Eserleri (Divan-ı Harb-i Örfi), 2013, s.160.

10- Tarihçe-i Hayat, s. 121.

Bediüzzaman’ın gazete çıkartma teşebbüsü

Bediüzzaman’ın Hayatı’ndan Tesbitler (106)

Gazetenin çıkarılmak istenmesinin sebebini Bediüzzaman dilekçesinde dile getirir. Çıkartılmak istenen gazetenin dilinin Türkçe ve Kürdçe olması, adının da Marifet ve İttihâd-ı Ekrâd yani bugünkü dilde Kürtlerin Birliği ve Bilgilenmeleri olması olumsuz düşünce sahibi olanların ırkçılık damarları ile atağa geçmelerine sebep olmuştur.

Bediüzzaman gazetelerde yayımlanan makalelerinin yanı sıra ilk kez yeni bir teşebbüste bulunmak üzere, 1 Şubat 1909 tarihinde çıkaracağı gazetesinin müracaatını gerçekleştirmiştir. Marifet ve İttihâd-ı Ekrâd adıyla haftalık olarak çıkaracağı Türkçe ve Kürdçe gazetesi için 1498 numaralı bir arîza (dilekçe) ile teşebbüste bulunur ve gerekli mercilerle yazışmalar yapılır. Gazetenin çıkarılmak istenmesinin sebebini Bediüzzaman dilekçesinde dile getirir. Çıkartılmak istenen gazetenin dilinin Türkçe ve Kürdçe olması, adının da Marifet ve İttihâd-ı Ekrâd yani bugünkü dilde Kürtlerin Birliği ve Bilgilenmeleri olması olumsuz düşünce sahibi olanların ırkçılık damarları ile atağa geçmelerine sebep olmuştur.

Gazete konusunun siyaset-i şer’iye ve ulûm ve şu’un-ı muhtelifeden yani şer’î siyâset ve muhtelif bilim ve işlerden bahseden bir gazete olacağının belirtilmesi, ırkçı yaklaşımın önünü tamamen kestiğini özellikle belirtmek gerekmektedir. Çünkü şer’î bir siyâsette ırkçılığa asla yer yoktur. Bilimsel yaklaşımlar buna zaten fırsat vermeyeceği gibi, muhtelif işlerde, ırkçılık gibi zarar veren işlere değil, faydalı işlere yer vermekten başka bir şey değildir. Bediüzzaman’ın hayatını okuyanlar çok iyi bilir ki hiçbir zaman ırkçılık yapmamıştır. Gazetenin Yayın ilkeleri maddeler halinde sıralanabilir: 1. Siyaset-i Şer’îye (İslâm’a uygun siyâset) 2. Ulûm-i muhtelife (Çeşitli ilimler) 3. Şu’ûn-i muhtelife (çeşitli işler).

A. Sosyal problemlerin çözümüne yönelik bir yayıncılık.

B. Fıtrî meyalanları uyandıran bir yayıncılık.

C. İlâ-i Kelimetullahı esas alan bir yayıncılık olarak başlıklar halinde sunulabilir. 1

Bediüzzaman’ın gazete çıkarmak için müracaatı:

1 Şubat 1909 tarihinde, çıkaracağı gazetenin müracaatını yaptığına dair belgeler aşağıdadır:

Bâb-ı Âlî (Hükûmet Kapısı) Nezâret-i Celîle-i Dâhiliye (İçişleri Bakanlığı)

İdâre-i Matbû’ât (Basım ve Yayın İdaresi), Aded (Sayı) 1498

Bediüzzaman Said-i Kürdî Efendi Hazretleri tarafından takdim edilip İdare-i Çakerîye (İdaremize) havale buyurulan arz-ı halde (dilekçede) siyâset-i şer’iye (İslâmi ölçülere uygun siyâset) ve ulûm ve şu’ûn-ı muhtelifeden (çeşitli ilimler ve işlerden) bâhis olmak (bahsetmek) ve şimdilik haftada bir, ileride yevmî (günlük) çıkarılmak üzere “Ma’rifet ve İttihad-ı Ekrâd” (İlim ve Kürtlerin Birliği) nâmıyla Türkçe ve Kürtçe bir gazete neşrine me’zuniyet i’tası istid’â edilmiş (izin verilmesi istenmiş) olmasıyla Matbû’ât Nizamnamesi’nin üçüncü ve dördüncü maddelerinin fıkra-i ûlâları ahkâmına tevfikan (birinci fıkraları hükümlerine uygun) müsted’î-i mûmâ ileyh (dilekçe sahibi) hakkında mu’âmele-i lâzımenin îfâsıyla (gerekli işlemin yapılmasıyla) neticesinin inbâsı (bildirilmesi) hususunun Zabtiye Nezaret-i Aliyyesi’ne (Güvenlik Bakanlığına) emr ve iş’âr buyurulması bâbında (emredilmesi ve yazı ile bildirilmesi konusunda) emr-u ferman hazret-i men lehü’l-emrindir (emir ve ferman sizindir). Fî 10 Muharrem sene 327 ve Fî 20 Kânun-ı sânî sene 324 (2 Şubat 1909) Matbû’ât-ı Dâhiliye Müdiri-Mehmed Tevfik 2

Gazete çıkarılmasına engel olan sebepler:

Zaptiye Nezâret-i Behiyyesi’ne, 14 Muharrem sene 324-24 Kânûn-ı Sânî (1) 324 (6 Şubat 1909)

Siyaset-i Şer’iyye ve ulûm-ı şu’ûn-ı muhtelifeden bahis olmak ve şimdilik haftada bir ve ileride yevmî çıkarılmak üzere “Marifet ve İttihâd-ı Ekrâd” nâmıyla Türkçe ve Kürdçe bir gazete neşrine me’zuniyet î’tâsı Bediüzzaman Sa’îd-i Kürdî Efendi tarafından verilen arz-ı hâlde isti’â olunmuştur. Matbu’ât Nizamnâmesi’nin üçüncü ve dördüncü maddelerinin fıkrâ-i ûlâları ahkâmına tevfîkan mu’âmele-i lâzımenin îfâsıyla neticesinin inbâsı husûsuna himmet. 3

Bediüzzaman’ın “1909 tarihinden sonra (1910 Bahârı) tekrar Van’a geri dönmesi, Suriye’nin başşehri Şam’a gitmesi, tekrar İstanbul’a dönüp Rumeli seyahatine katılıp tekrar Van’a avdetiyle Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi ve Rusya’daki esaret hayatının bitmesinin hemen akabinde İstanbul işgali gibi olaylar Bediüzzaman’ın gazete çıkarma fikrini o dönemlerde ortadan kaldırmıştır.” 4

Bediüzzaman’ın “Marifet ve İttihâd-ı Ekrâd” ismiyle bir gazete çıkarma teşebbüsü o günün şartlarında tahakkuk etmemiş olup, istikbalde talebeleri tarafından takip edilmiş ve tatbikata geçirilmiştir.

Özellikle Bediüzzaman Hazretleri’nin vefatından sonra mümtaz ve müdakkik talebesi Zübeyir Gündüzalp önderliğinde gazete çıkarma gayretleri meyvesini vermiştir. Zülfikâr, Uhuvvet, İttihad ve Yeni Asya Gazeteleri bu niyetin fiilî tezahürüdür.

Dipnotlar:

1- ABIBSNİŞ, Cilt-I, s. 529, 530.

2- BOA (Başbakanlık Osmanlı Arşivi), DH. MKT. (Dahiliye Nezareti Mektûbî Kalemi), 2730/76, 14 M 1327 (5 Şubat 1909).

3- BOA (Başbakanlık Osmanlı Arşivi), DH. MKT. (Dahiliye Nezareti Mektûbî Kalemi), 2730/76, 14 M 1327 (5 Şubat 1909).

4- ABIBSNİŞ, Cilt-I, s. 529,530.

Bediüzzaman’ın basılan ilk eseri: Nutuk

Bediüzzaman’ın Hayatı’ndan Tesbitler (107)

Evvelâ şunu ifade edelim ki, 1326/1910 Bediüzzaman için önemli ve kargaşalı bir yıldır. Ancak bu fırtınalı günlerde dahi onun Kur’ân’a hizmet edeceği Kur’ânî işaretlerle teyid edilmiştir. (Yegûlûne Rabbenâ etmimlena nûrenâ) “Derler ki; Ey Rabbimiz, “Nurumuzu tamamla.” 1 hem mânâca kuvvetli münasebeti var, hem cifirce bin üç yüz yirmi altı(1326/1910) ederek o tarihteki Hürriyet İnkılâbından neş’et eden fırtınaların hengâmında her şeyi sarsan o fırtınaların ve harblerin zulümatından kurtulmak için Nur arayan mü’minler içinde, Resaili’n-Nur Şakirtleri az bir zaman sonra tezahür ettiklerinden bu âyetin efrad-ı kesîresinden bu asırda bir mâsadakı onlar olduğuna bir emaredir.”2

Bu fırtınalı yılın ilk meyvesi, Nutuk adlı eserin neşri olmuştur. Bu Nutuk kitabında yer alan ve İstanbul’daki çeşitli gazetelerde yayınlanan Bediüzzaman’a ait makalelerden bazısı Hürriyet’in ilânının (II. Meşrûtiyet’in) üçüncü gününde nutuk olarak İstanbul’da ve bir hafta sonra da Selânik’te irad edildiği gibi; daha sonra 19 Eylül 1324/2 Ekim 1908 ile 26 Eylül 1324/8 Ekim 1908 tarihli ve 11, 12, 24 ve Cilt 2 sayılı Misbah Gazetesi’nde ve diğer gazetelerde neşredildikten sonra; Kütüphane-i İctihad sahibi Ahmet Ramiz tarafından Nutuk diye derlenmiş ve 1908 tarihinde İstanbul İkbal-i Millet Matbaası’nda tab’ edilmiştir. 3

Bediüzzaman’ın ilk basılan kitabı Nutuk’tur. Kitabı bastıran Kürdizade Ahmet Ramiz’dir. 4 Ahmet Râmiz, İkinci Meşrûtiyet’in îlânından sonra Mısır’dan, İstanbul’a gelir. 5 Kütübhâne-i İctihâd sâhibi Kürdîzâde Ahmed Efendi, çeşitli faâliyetleri arasında, Bedîüzzamân’ın “Nutuk” (1908-1909) 6 kitabını neşreder. Bu kitap Ahmet Ramiz’in bastırdığı Bediüzzaman imzalı tek kitap da değildir. 1908 yılında nutuk basıldıktan sonra birer yıl arayla “İki Mekteb-i Musîbetin Şehâdetnâmesi yâhûd Dîvân-ı Harb-i Örfî ve Sa‘îd-i Kürdî” (İlk baskı 1909, İkinci baskısı 1910) eserlerini de neşreder. Anlaşılan odur ki; Divan-ı Harb-i Örfi’nin ilk ve ikinci baskısı, yine Ahmet Ramiz’in sahibi olduğu Kütüphane-i İctihad Yayınevi tarafından yapılır. Bediüzzaman’ın ilk basılan kitabı olan Nutuk kitabının Ahmet Ramiz’in İctihad Matbaası’nda ‘Adet-1’ notuyla (serinin 1. Kitabı anlamında) çıktığı görülüyor. 7

Nutuk Eserinin dış kapağında şunlar yazıyor:

* İhtar

* Hata sevap cetveli sonunda olduğundan dikkat edilsin.

* Kütüphane-i İctihad

* Bediüzzaman Kürdi’nin Nutukları

* Her hakkı mahfuzdur tekrar tab’ı Kütüphane-i İctihad sahibi Ahmet Ramiz Efendi’ye aittir.

* Kütüphane-i İctihad mührü olmayan nüshalar sahtedir.

* Taklid edenler Kanun-u esasi ile mes’uldür.

* Dersaadet, Çemberlitaş İkbal-i Millet Matbaası 1324 (1908) 8

Nutuk Eserinin iç kapağında şunlar yazıyor:

* Dersaadet’te Kütüphane-i İcthad, adet 1

* Nutuk

* Naşiri: Kütüphane-i İctihad sahibi Ahmet Ramiz Efendi

* Her hukuku mahfuzdur. Taklid edenler Kanun-u esasi ile te’dip edilir.

* Dersaadet, İkbal-i Millet Matbaası

* Çemberlitaş Vezirhan derununda numara 10. 1326 (1910) 9

Eserde Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin 1908 ile 1910 arasına ait muhtelif yer ve zamanlarda hitap ettiği nutukları ile hitabet tarzındaki yazıları yer almıştır. Üstad Bediüzzaman Hazretleri bunların çoğunu tekrar gözden geçirerek Risale-i Nurlar’da tecelli eden Kur’ân üslûbuna mazhar kılacak birçok tasarruf ve düzeltmelerde de bulunmuştur. 10

Yukarıdaki bilgiler ışığında “Nutuk kitabının baskı tarihi 1908 sonu 1909 başlarıdır. En geç 22 Ocak 1909’da basılmıştır. Çünkü kitabın üzerindeki baskı tarihi olarak 1324 ve 1326 tarihleri vardır. Bunların ilki Rumî, ikincisi de Hicrî’dir. Hicrî’nin son günü basılmış olsa bile bu kitap 22 Ocak 1909’da basılmış demektir.” 11

“Bu nüsha kapakları Nutuk kitabının baskı tarihinin 1324 Rumî ve 1326 Hicrî olduğuna dair birer belge niteliğindedir. Bununla birlikte kitabın asıl adının da “Bediüzzaman-ı Kürdi’nin Nutukları” olduğunu görüyoruz.” 12

Yeni Asya Neşriyat da Eski Said Dönemi Eserleri içine derc etmiş olduğu Nutuk eserinin baş kısmında Bediüzzaman’ın şu ifadelerine yer vermiş: “Kader bana Türkçe’yi az vermiş, hattı hiç vermemiş. Dilim kalbimin lisânını iyi anlamıyor ki, iyi tercümanlık etsin. Hem de derin yerden çıkarıyor manayı; bazı hakikat parçalanır. Sizin fehim ve dikkatiniz bana yardım etsin. Münşî Bediüzzaman.” Bediüzzaman Said Nursî’nin ilân-ı hürriyetin üçüncü gününde (26 Temmuz 1908) irticalen söylediği ve sonra Selânik’te Hürriyet meydanında tekrar ettiği ve o zamanın gazetelerinin neşrettikleri nutkunun suretidir. 13

Nutuk eserinde neşredilen makaleler:

1. Dağ Meyvesi Acı da Olsa Devadır, Amma Hazmı Sakil, 2. Hürriyete Hitap, 3. Prens Sabahaddin Bey’in Sû-i Telâkki Olunan Güzel Fikrine Cevap, 4. İstanbul’da Kürdlere Edilen Telkinat, 5. Herkes Vazifesini Bilmeli, Suistimal Etmemeli, 6. Niyazi Bey’e, 7. Kürdistan Ulema ve Meşayih ve Rüesa ve Efradına Meşrûtiyete Dair Telkinattır.

Dipnotlar:

1- Tahrim Sûresi: 8.

2- Şuâlar, 2013, s. 1094.

3- ABIBSNİŞ, Cilt-I, s. 696.

4- Erzurumlu Ahmet Ramiz olarak da geçer.

5- Niyâzî Beye (s. 22) / Sa’îd.

6- Kürdistan Ulemâ ve Meşâyih ve Rüesâ ve Efrâdına Meşrûtiyete Dâir Telkinâtdır (s. 22-24) / Bedîüzzamân.

7- Gerçeğin Aynasında Bediüzzaman, Nurettin Ceylan, 2016, s. 36.

8- Gerçeğin Aynasında Bediüzzaman, Nurettin Ceylan, 2016, s. 29.

9- Gerçeğin Aynasında Bediüzzaman, Nurettin Ceylan, 2016, s. 30.

10- Eski Said Dönemi Eserleri (Nutuk), 2013, s. 168.

11- Gerçeğin Aynasında Bediüzzaman, Nurettin Ceylan, 2016, s. 90.

12- Gerçeğin Aynasında Bediüzzaman, Nurettin Ceylan, 2016, s. 90.

13- Eski Said Dönemi Eserleri (Nutuk), 2013, s. 169.

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.