Bediüzzaman’ın hayatından tespitler – 31

Röportaj

Bediüzzaman’ın hayatından tespitler – 31

Sunuculuğunu Sertaç Lüser’in yaptığı Bediüzzaman Said Nursi’nin Hayatından Tespitler köşesinde bu hafta Yeni Asya Gazetesi Eğitimci Araştırmacı Yazar Abdülbaki Çimiç, Bediüzzaman Said Nursi’nin İstanbul Hayatına değiniyoruz. EuroNur.tv ekranlarından izleyebilirsiniz.

Yeni Asya Gazetesi Eğitimci Araştırmacı Yazar Abdülbaki Çimiç; Bediüzzaman’ın hayatından tespitler serisinin otuz birinci bölümünde bu hafta;

Bediüzzaman’ın Divan-ı Harp’ten tahliye ve beraatı basında

Cay-ı ibret bir nokta-i siyah!

Bediüzzaman ve Mahmud Şevket Paşa

Bediüzzaman’ın Divan-ı Harp’ten tahliye ve beraatı basında

Bediüzzaman’ın Hayatı’ndan Tesbitler (102)

İçinde Bediüzzaman Hazretleri’nin de bulunduğu 23 Mayıs 1909 [10 Mayıs 1325] [3 Cemâziyelevvel 1327] târihli Şanlı Ordu Gazetesi’nde 31 Mart sonrası tahliye ve beraat edenler haber yapılır. Haber şöyledir:

“(…) Dahâ birçok kişi isticvâb edilmiştir. Piyâde Binbaşılarından Refîk, dâmâdı İhsan, mahdûmu Şahâbeddin Efendiler ve talebeden Nevşehirli Tevfîk, Volkan muharrirlerinden Ali Fuâd, Hoca Kâzım, Mehmed Emin, Hayreddin Efendiler, Bediüzzaman Saîd-i Kürdî, Volkan muharrirlerinden Râmî, Hoca Âdem, Süvâri Dördüncü Alayından Halil Mustafa, Süvâri Mülâzımı Mehmed Bey, Kürd Resul, Bodrumlu Hüseyin ve İttihâd-ı Muhammedî Cem‘iyetin’den bâzıları.”

Tanîn Gazetesi’nin 23 Mayıs 1909 tarihli sayısında çıkan haberde Dîvân-ı Harb’e verilenlerin listesi yayınlanır. İlgili haber şöyledir:

İkinci Hey’et-i Tahkîkiyye [tarafından] Evrâkı bi’l-ikmâl Dîvân-ı Harb’e verilenler: Bahr-i Siyâh boğazı efrâdı, Çeşme meydanında Rizeli Ahmed, Çırçır’da dâ‘vâ vekili Mustafa Âsım Efendi, Alasonyalı Nazmi, Bediüzzaman Saîd el-Kürdî, Fâtih dersiâmlarından Abdullah Ziyâeddin Efendi, Piyâde Binbaşılarından Refîk, dâmâdı İhsan ve Hayri ve mahdûmu Şehâbeddin Efendiler, Talebeden Nevşehirli Tevfîk Efendi, Volkan Gazetesi kâtibi Ali Fuâd Efendi, Hoca Kâzım Efendi, Mehmed Emin Hayretî Efendi (Bediüzzaman’dan i‘tibâren buraya kadar olanların cümlesi İttihâd-ı Muhammedî Cem‘iyyeti a‘zâsı ve Volkan gazetesi muharrirlerindendir.)…”

Bediüzzamân’ın Dîvân-ı Harb-i Örfîden tahliye tarihi [23 Mayıs 1909]

Bediüzzaman’ın tahliye haberi 24 Mayıs 1909 târihli Tanîn Gazetesi’nde: “Bedîüzzamân Sa‘îd-i Kürdî Efendi hakkında mukaddemen vâkı‘ olan ihbârâtın sanîadan ibâret olduğu ve bil’akis mûmâileyhin te’sîs-i Meşrûtiyette hıdemât-ı bergüzîdesi sebk eylediği tahakkuk eylemekle tahliye edilmişdir.” Yeni Gazete ve Sabah da haberi aynı cümlelerle verirler.

Tevkif ve tahliye haberlerini veren gazetelerin târihlerine dikkat edilirse; 31 Mart Hâdisesi dolayısıyla Üstâd’ın nezâret/hapishâne ve muhâkeme süresinin tamâmı 24 gündür. Bu tahliye, Tanîn ve Sabâh Gazeteleri’nin 24 Mayıs 1909 târihli nüshalarında ortak bir haber metni ile duyurulur:

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, savunmasını verip tahliye olduktan sonra, o günün bazı gazetelerinde tahliye haberleri şöyledir:

Sabah Gazetesi’nde çıkan haber metni:

24 Mayıs 1909 tarihli Sabah Gazetesi’nde “Bediüzzaman Said Kürdî’nin hapishaneden tahliye edildiğini” okumaktayız. Şöyle ki: “Bedîüzzaman Saîd-i Kürdî Efendi hakkında mukaddemen vâki‘ olan ihbârâtın, sanîadan ibâret olduğu ve bil’âkis mûmâileyhin te’sîs-i Meşrûtiyette hidemât-ı ber-güzîdesi sebk eylediği tahakkuk eylemekle, tahliye edilmiştir.”

Tanin Gazetesi’nde çıkar haber de şöyledir:

“Bediüzzaman Said Kürdi Efendi hakkında mukaddemâ (önce) vâki olan ihbârâtın (haberlerin), sanîadan (düzmeceden) ibaret olduğunu ve bilâkis, mûmâileyhin (adı geçen Bediüzzaman’ın) tesîs-i meşrûtiyete (meşrûtiyetin kurulmasına) hizmet-i meşrûtiyete (meşrûtiyetin kurulmasına) hıdemât-i bergüzidesi (takdir edilen hizmetleri) sebk (ilerleme) eylediği tahakkuk eylemekle tahliye edilmiştir!

Cay-ı ibret bir nokta-i siyah!

Bediüzzaman’ın Hayatı’ndan Tesbitler (103)

31 Mart Vak’asıyla ilgili olarak Bediüzzaman Hazretleri o hâdiseden bir sene sonra kaleme almış olduğu Münâzarât isimli eserinde, onun başka bir yönünü ele alarak bir ders-i ibret olsun diye şöyle izah eder ve der ki:
“Faraza bazılarının altında büyük bir fenalıkları varsa da, hücum edilmemek gerektir. Zira çok fenalık vardır ki, iyilik perdesi altında kaldıkça ve perde yırtılmadıkça, ondan tegaful edildikçe; mahdûd ve mahsur kaldığı gibi, sahibi de perde-i hicab ve hayâ altında ıslâhına çalışır. Lâkin vakta ki, perde yırtılsa, hayâ atılır. Hücum gösterilse fenalık fena tevessü’ eder. Ben Mart hâdisesinde şuna yakın bir hal gördüm. Zira İslâmiyet’in meşrûtiyetperver ve hamiyetli fedaileri cevher-i hayat makamında bildikleri ni’meti meşrûtiyeti Şeri’ata tatbik ile, ehl-i hükümeti adâlet namazında kıbleye irşâd; ve nâm-ı mukaddes-i Şerî’atı Meşrûtiyet kuvvetiyle ilâ; ve meşrûtiyeti Şerî’at kuvvetiyle ibka; ve bütün seyyiât-ı sabıkayı muhâlefet-i Şerî’at üzerine ilka etmek için bazı telkinâtta ve teferruatın tatbikatında bulundular. Sonra sağını solundan fark etmeyen hâşâ Şerî’atı istibdâda müsa’id zannederek; tûti taklidi gibi ‘Şerî’at isteriz’ demekle maksat ortada anlaşılmaz oldu. Zaten plânlar serilmişti. İşte o vakit yalan olarak, hamiyet maskesini takan bazı herifler o ismi mukaddese tecâvüz ettiler. İşte cay-ı ibret bir nokta-i siyah!” 1

Bediüzzaman, planlar serilmişti diyerek perde altında bir komiteyi işaret ediyor. Hamiyet maskesini takınanlar piyasaya sürülerek iş çığırından bilerek çıkarılmış görünüyor. Hadiseler siyah bir nokta olarak kalmaya devam ediyor. Bunların arkasındaki güç ve kişiler kimdi veya kimlerdi? Hem sokakta şeriat isteriz diye toplumu ayaklandıranların; hem de padişahı kurtarmaya geliyoruz diyen yalancı hamiyetfürûşların, hem de Meşrûtiyeti kurtarmaya ve korumaya geliyoruz diyen Hareket Ordusu’nun; tam tersine padişahı tahttan indirerek, şerîat isteriz diyenleri sehpalarda sallandırmasının arkasında kimler vardı? Anladığımız kadarıyla bu gibi suallerin cevabı Bediüzzaman’ın “İşte cay-ı ibret bir nokta-i siyah!” 2 ifadesinin içinde yer alıyor.

Bediüzzaman, 31 Mart hâdisesinin içyüzünü ve fezlekeli haritasını böyle çizdikten sonra; aynı bahsin devamında onun neticesini çok dikkat çekici bir noktaya çekerek acip bir üslûp ile Arapça ibareli şu cümleler ile bitirmektedir: “Gitme, dikkat et. Âlî himmet olanlar, o hâdisede sükût ettiler. Garazkâr cerideler, hakikî Hürriyet’in sadâsını susturdular. Meşrûtiyet pek az adamların üstüne münhasır kaldı. Fedakârları da dağıldılar.” 3 Yani “İşte o siyah nokta, o kördüğüm sebebiyle ehl-i hamiyet ve himmeti bil-mecburiye yerlerine oturmaya mecbur eyledi. Hiçbir harekete de çareleri kalmadı. Çeşitli garaz ve maksatların vızıltıları da, hürriyet musikasının sesini müşevveş edip boğdu. İşte o zaman meşrûtiyetperverlik ve hamiyetkârlık, sadece yalancı, münafık az bazı kimselerde, yalnız isimden ibaret kaldı. Asıl meşrûtiyeti getiren, hürriyet için mücadele vermiş olan hamiyetkâr fedai zâtlar, meşrûtiyetten bil-mecburiye ayrılmış gibi göründüler ve hakezâ!” 4

Yazıda Bediüzzaman Hazretleri, 31 Mart hâdisesinin çok mühim sebeplerinden birisini de, hürriyetçi, meşrûtiyetçi ve gerçek hamiyetperver zâtların yanlış tatbiklerinin sonucuna bağlamaktadır. Hamiyetperver ve meşrûtiyetçi zâtlar, şeri’âtı meşrûtiyet kuvvetiyle ibka ettirmek, meşrûtiyeti de ona dayandırarak ayakta tutmaya gayret sarfederken, yanlış bir tatbikin eseri olarak, lüzumsuz bazı telkinât ve tatbiki çok sonra icab eden teferruatın tatbikatına girişmeleriyle birlikte, sağını solundan ayıramayan bazı kimseler ise, başka bir mecrada harekete geçtiler. Bunlar adeta sanki Şeri’at, istibdâd ve mutlakiyete müsa’idmiş gibi ve meşrûtiyet, tamamen Şeri’ata ve dine muhâlif imişcesine, papağan taklidi misillü, “Şeri’at isteriz!” sloganıyla, hamiyetperverlerin asıl maksad ve gayelerinin kaybettirilmesine sebep olmuşlardır. Hatta muhtelif maksat ve gayeler peşinde hareket eden bazı grupların da bir ağızdan “Şerf’at isteriz” sloganını atmalarıyla; hükümet ve İttihâdçıları hizaya getirmeye çalışanların maksadları büsbütün ortadan kaybolmuş oldu. Aynı zamanda bu karışık durumdan istifade etmeye çalışanlar ise, zaten tuzaklarını, plânları mucibince serpmişlerdi. Bu hâdisenin neticesinde yalancı bazı hamiyetçi namı altındaki münafıklar, fırsatı ganimet bilerek doğrudan doğruya Şerî’ata ve Şerî’at isteyenlere hücuma giriştiler. İşte acib ve garib, tarihin yüz karası, ibret verici bir siyah nokta! Ve anlaşılmaz, açılmaz kör bir düğüm!

Yine bu münasebetle Bediüzzaman Hazretleri Mektûbât’tan Hücumât-ı Sitte Risâlesi’nde 31 Mart hâdisesinden şöyle bahsetmektedir: “Eskiden 31 Mart hâdisesinde çendan (gerçi) onu da (yani kendisini de) karıştırdılar. Bazı dostlarını da ezdiler. Fakat sonra tebeyyün etti ki: Mes’ele başkaları tarafından çıkmış. Onun dostları onun yüzünden değil, onun düşmanları yüzünden belâ gördüler. Hem o zaman çok dostlarını da kurtardı.” 5 Bu ifadeden de anlaşılıyor ki, Bediüzzaman Hazretleri’ni ezmek için kasd-ı mahsusla onun düşmanı olan İttihâdçılardan mason kısmı onun ismini de ona karıştırdılar. Fakat az sonra hakîkat meydana çıktı ki, Bediüzzaman’ın ne uzaktan ne de yakından 31 Mart olayıyla hiçbir ilgisi yoktur. Bundan dolayı da kayıtsız ve şartsız olarak mahkemede berat ettiği gibi, yaptığı müdâfa’alarla da birçok dostlarını kurtarmıştır. 6 Bediüzzaman’ın bu dediklerini tarafsız tarihçiler de doğrulamaktadır.

Nitekim Târihçi Yazar Münir Süleyman Çapanoğlu şöyle demektedir: “O zat (Üstâd Bediüzzaman) o hâdiselerde daima yatıştırıcı rol oynamıştır. Ben bunu Sosyalist Hilmi isimli eserimde yazmıştım. 31 Mart’ı destekleyen, kuran, hazırlayan İttihâd ve Terakki Cemiyeti’dir. Ben o hâdiselere yetişmiş bir insan sıfatıyla, o günleri görmüş ve yaşamış bir kişi olarak, millet ve tarih huzurunda söylüyorum: O zat isyanları daima bastıran, kavgaları yatıştıran, dargınları barıştıran, memleketçi ve vatansever bir insandı. Onun hakkındaki bu şekilde söylenen sözler ve yazılan yazılar pek ihticaca sâlih değildir. (Yani delil ve hüccet tarafları yoktur.)” 7

Tarihçi Sina Akşin de aynı manayı teyid eylemektedir: “Bediüzzaman da, asâkire; ululemr’e (yani subaylara) itaatın farz olduğunu hatırlatıyordu. Bediüzzaman’ın diğer yazısında ‘cem’iyyetlere ihtârı mühim? cemiyet ve fırkaların çeşitli zararlarını saydıktan sonra, siyâsete karışan kuruluşların ya birleşmesini, ya da toptan ortadan kaldırılmasını öne sürüyordu.” 8 Bundan sonraki iki yazısı imzasız, üçüncüsü Sa’id-i Kürdi’nin imzasını taşıyordu. Ama ikinci yazı, yedinci gün Mizân’da çıktığı için, onun da Sa’id-i Kürdi tarafından yazıldığını biliyoruz. 9 Bediüzzaman’ın Divân-ı Harb-i Örfi Mahkemesi’nden beraat ettiğini ve bu vesileyle onun 31 Mart hâdisesinde hep yatıştırıcı rol oynadığını işmam etmektedir. 10

Dipnotlar:

1- Eski Said Dönemi Eserleri (Münâzarât), 2020, s. 190.

2- Eski Said Dönemi Eserleri (Münâzarât), 2020, s. 190.

3- Eski Said Dönemi Eserleri (Münâzarât), 2020, s. 191.

4- ABIBSNİŞ,Cilt-I, s. 666.

5- Mektubat, 2013, s. 706.

6- Mufassal Tarihçe-i Hayat, C. 1, s. 294-295.

7- Münir Süleyman Çapanoğlu, Türkiye’de Sosyalist Hareketleri ve Sosyalist Hilmi, Pınar Yayınevi, 1964, s. 19; Şahiner, Nurs Yolu, s. 129.

8- Sina Akşin, 37 Mart Olayı, s. 129.

9- Sina Akşin, 37 Mart Olayı, s. 158.

10- Sina Akşin, 37 Mart Olayı, sh. 253.

Bediüzzaman ve Mahmud Şevket Paşa

Bediüzzaman’ın Hayatı’ndan Tesbitler (104)

Bediüzzaman’ın dört büyük kumandanlara1 karşı tavrını Risale-i Nur okuyanlar bilir. Bu kumandanlardan birisi de 31 Mart Vak’ası’nda Hareket Ordusu Başkumandanı Mahmut Şevket Paşa’dır. Mahmut Şevket Paşa 31 Mart’ta Hareket Ordusu’nun acımasız ve gaddar bir komutanı olarak tanındı ve bilindi. Yaptığı zulüm ve işlerle gaddarlığı tarihe mal oldu. Hatta o derece ileri gitti ki Bediüzzaman’a bile hiddetli bir tavır göstermeye teşebbüs etti.

31 Mart Vak’ası’nda Rumeli’den İstanbul’a gelen meşhur Hareket Ordusu’nun komutanı olan Mahmut Şevket Paşa, değişik askerî ve siyâsî görevlerde bulunmuş; Harp Okulu’nda ders vermiştir. 31 Mart Vak’ası’ndan sonra İstanbul’a gelerek şehirde sıkıyönetim ilân etmiş ve çok sert tedbirlere başvurmuştur. Mahkemede idam cezasına çarptırılanların onayından geçmesiyle birçok kişinin cezası infaz edilmiştir. Balkan Savaşları’nda komuta edeceği mevkii beğenmediği için görevi reddetmiştir. İttihat ve Terakki Cemiyeti sayesinde yıldızı parlamış, Harbiye Nazırlığı yaptıktan sonra Sadâret makamında da bulunmuştur. Ürküntü veren çehresi, asabî ve sert mizacıyla tanınmıştır.

Mahmud Şevket Paşa’nın Bediüzzaman’a hiddetli tavrı

Divan-ı Harb-i Örfi’de yargılanıp beraat eden Bediüzzaman, Paşa’nın kendisine karşı çok hiddetli olduğundan bahseder. Emirdağ Lâhikası’nın birinci cildinde Bediüzzaman, Mahmud Şevket Paşa’yla karşılaşmasını şöyle ifade etmektedir: “Otuz Bir Mart hâdisesinde Hareket Ordusu’nun Başkumandanı Mahmud Şevket Paşa bana karşı fazla hiddetli iken…” 2 Mektubun devamında, Bediüzzaman, “Şevket Paşa gibi daha nice kumandanların ileride, çıkacak ve bütün cihana yayılacak Risale-i Nurlar’ın heybetinden çekinerek bana, bir şey yapamadan geri çekilip karşımda durakladılar.” 3 meâlinde izahlarda bulunmaktadır.

Bu asrın en dehşetli üç büyük kumandanları

Yine Emirdağ Lâhikası birinci ciltte “Bu da inayet-i İlâhiyenin Risale-i Nur’a verdiği bir keramettir ki, nasıl ki bu asrın en dehşetli üç büyük kumandanlarını korkutup harika bir tarzda, hem Mart Hâdisesi’nde Hareket Ordusu’nun Başkumandanı, hem İstanbul’un eski Harb-i Umumî’deki istilâsındaki Hareket-i Milliye sırasında İstanbul’u istilâ eden dehşetli ecnebi kumandanı korkutup bize taarruz edememesi ve hem Ankara’da, Divan-ı Riyaseti’nde en dehşetli Reisin hiddetini tarziyeye çevirmesi gibi, üç adliyenin de dokunaklı, şiddetli müdafaata karşı binler bahane tutabildikleri hâlde, hakperestane ve musalâhakârâne, ittifakla beraat kararını vermeleri, elbette Kur’ân’ın bir mu’cize-i mânevîsi olan Risale-i Nur’un bir kerametidir diye kat’î bu gece bir ihtâr hissettim ve kaleme aldım.”4 ifadeleri yer alır.

Risale-i Nur’da, Mahmud Şevket Paşa’nın Hareket Ordusu Başkumandanı olarak ismi zikredilir. 31 Mart Olayı’ndan sonra kurulan mahkemelerde yargılanacak insanlar öncelikle Mahmut Şevket Paşa imzasıyla mahkemelere gönderilir. Bilâhare yargılanarak Padişahın onayına sunulur. Bu uygulama ile çok sayıda kişi idam cezasına çarptırılmıştır. Bediüzzaman da Divan-ı Harb-i Örfi’de yargılanırken, Mahmud Şevket Paşa’nın kendisine karşı çok hiddetli olduğunu belirtmekte ve mahkeme reisi Hurşid Paşa’nın, “Sen şeriatı istedin mi? İşte şeriatı isteyenler böyle asılırlar.” 5 şeklindeki ifadelerine yer vermektedir. Hurşid Paşa’nın “şeriatı isteyenler” diye Bediüzzaman’a gösterdiği, o sırada idam edilip henüz darağacında asılı duran on beş kadar kişi idi. Bediüzzaman da, “Şeriatın bir meselesine bin ruhum olsa feda ederim” 6 diyerek mukabelede bulundu ve mahkeme sonunda beraat etti.

31 Mart Hâdisesi’nde Mahmut Şevket Paşa

Burada, 31 Mart hâdisesinde Hareket Ordusu’nun başında bulunan Mahmut Şevket Paşa ile ilgili biraz daha detaylı bilgi vermek gerekirse: “31 Mart 1325’den başlayıp, tâ 11 Nisan 1325 gününe kadar devam eden 31 Mart hâdisesi 11 gün devam etmiştir. Nihayet Selânik’ten hareket edip gelen, Hareket Ordusu ve başında bulunan Mahmut Şevket Paşa İstanbul’u kuşatarak duruma hâkim olmasıyla son bulmuştur. 7 Son derece dikkat çekici ve hayret verici bir husustur ki: Bediüzzaman Hazretleri 31 Mart arefesinde ve sonrasındaki, son derece kıymettar hizmetleri meydanda iken ve 31 Mart meş’um hareketinin patlamasında, onun ne yakından, ne uzaktan hiçbir dahli, hiçbir ilgisi yokken, tam tersine onun nasihatleri ve mev’izalarıyla o fitne ateşinin yüzde ona düşmesinde vasıta olmuşken, İttihad ve Terakki’deki onun hasm-ı canı olmuş mason ve dinsiz ve farmason kimselerin oyunlarıyla 8 onu ezmek ve vücudunu ortadan kaldırmak için, Hareket Ordusu kumandanı Mahmut Şevket Paşa nezdinde iftira ve yalanlarla girişimde bulundular.9

31 Mart sonrası Bediüzzaman’ın tutuklanıp Divan-ı Harp’ten beraati

31 Mart 1325 (13 Nisan 1909)’da gerçekleşen ve “31 Mart Hadisesi” adıyla tarihe geçen isyan hareketi ve bu isyanın bastırılmasının ardından üç ayrı Divan-ı Harb kurulmuştu. Harbiye Nezareti tarafından tahkikat yapma görevi, Birinci Divan-ı Harb’e verildi. Bu kurulun başına Tophane Nazırı Ferik Hurşid Paşa atandı. Otuz yedi kişiden meydana gelen bir araştırma kurulu tarafından bir rapor hazırlandı ve bu rapor 21 Haziran 1909 tarihinde Hareket Ordusu kumandanı Mahmud Şevket Paşa’ya sunuldu. Rapor doğrultusunda “irticaiyyûn taifesi (gericiler grubu)” veya “Volkancılar” gibi isimlendirmelerle anılan “isyancılar” tutuklanıp yargılanmaya başlandı. Tutuklananlar arasında Bediüzzaman Said Nursî de vardı. 1 Mayıs 1909’da tutuklanan Bediüzzaman, diğer tutuklular gibi bugünkü İstanbul Üniversitesi’nin Beyazıt Kampusünün içerisinde bulunan “Bekir Ağa Bölüğü” denilen yerde tutuluyordu. Tutuklular arasında komutan, nefer, ulema her çeşitten insan vardı. Bir süre tutuklu kalan Bediüzzaman Said Nursî, İkinci Heyet-i Tahkikiye tarafından sorgulandı. İlk sorgulaması yapıldıktan sonra Hurşid Paşa başkanlığındaki Birinci Divan-ı Harbe sevk edildi10 ve mahkeme sonunda beraat etti.

Mahmut Şevket Paşa suikast ile öldürülür

Mahmut Şevket Paşa, Osmanlı’nın son dönem komutanlarındandır. II. Meşrûtiyetin ilânı sırasında İttihat ve Terakkî ileri gelenleriyle işbirliği yapar. Edirne’den Sultan II. Abdülhamid’i devirmeye gelen Harekât Ordusu’nun başında bulunur. 1913 yılında İttihatçıların hükümetinde sadrazam olur. Aynı yıl bir suikast sonucu öldürülür. Ne garip ve ibretlidir ki, Bediüzzaman’a muhatap olan, tâ ilk gençlik günlerinden beri karşılaştığı, konuştuğu ve görüştüğü paşaların, akibetleri gerçekten incelenip, araştırılmaya değer bir meseledir.

Dipnotlar:

1- Rusya’da kumandana ayağa kalkmamak, Divan-ı Harb-i Örfîde idam tehdidine karşı mahkemedeki paşaların suallerine beş para ehemmiyet vermediğim gibi, dört kumandanlara karşı bu tavrım, tahakkümlere boyun eğmediğimi gösteriyor. (Emirdağ Lâhikası-II, 2013, s. 870). 2- Emirdağ Lâhikası-I, 2013, s. 421. 3- Age, s. 421. 4- Emirdağ Lâhikası-I, 2013, s. 431. 5- Emirdağ Lâhikası-I, 2013, s. 421. 6- Emirdağ Lâhikası-I, 2013, s. 421. 7- Mufassal Tarihçe-i Hayat, Nisan 1998, s: 298. 8- Âsâr-ı Bediiye, s: 324. 9- Mufassal Tarihçe-i Hayat, Nisan 1998, s: 301-304. 10-http://www.erisale.com/content/bilgiler/tr/494.xhtml

1 Yorum

  1. Allah razı olsun Tebrikler
    Böyle güzel çalışmalara Rabbim muvaffak eylesin

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.