Her şartta sarsılmaz metanet sahibi olmalıyız
Risale-i Nur’dan Dersler köşesinin konuğu Sezai Çakır oldu.
Sezai Çakır; Hizmet Rehberi isimli eserden 6. Bölüm olan Nur Talebeleri’ne ait hususiyetlerden bazı başlıklardan “Her şartta sarsılmaz metanet sahibi olmalıyız” konulu bir ders icra etti.
EuroNur.tv ekranlarından izleyebilirsiniz.
- Risale-i Nur’a hizmeti en birinci vazife bilmek
- Sarsılmaz metanet sahibi olmak
Hizmet Rehberi
6. Bölüm – Nur Talebeleri’nin Hususiyetleri
Risâle-i Nur’ a hizmeti en birinci vazife bilmek
Hakâik-ı îmâniye, herşeyden evvel bu zamanda en birinci maksat olmak ve sâir şeyler ikinci, üçüncü, dördüncü derecede kalmak ve Risâle-i Nur’la onlara hizmet etmek en birinci vazife ve medâr-ı merak ve maksud-u bizzat olmak lâzım iken, şimdiki hâl-i âlem hayat-ı dünyeviyeyi, husûsan hayat-ı içtimâiyeyi ve bilhassa hayat-ı siyâsiyeyi ve bilhassa medeniyetin sefâhet ve dalâletine ceza olarak gelen gadab-ı İlâhînin bir cilvesi olan Harb-i Umûminin tarafgirâne, damarları ve âsabları tehyîc edip bâtın-ı kalbe kadar, hattâ hakâik-ı îmâniyenin elmasları derecesine o zararlı, fânî arzuları yerleştirecek derecesinde, bu meş’um asır, öyle şırınga etmiş ve ediyor ve öyle aşılamış ve aşılıyor ki, Risâle-i Nur dairesi haricinde bulunan ulemâlar, belki de velîler, o siyâsî ve içtimâî hayatın râbıtaları sebebiyle, hakâik-ı îmâniyenin hükmünü ikinci, üçüncü derece bırakıp, o cereyanlann hükmüne tâbî olarak, hem fikri olan münâfıkları sever, kendine muhâlif olan ehl-i hakîkati, belki ehl-i velâyeti tenkit ve adâvet eder, hattâ hissiyât-ı dîniyeyi o cereyanlara tâbî yaparlar.
İşte, bu asrın bu acîb tehlikesine karşı Risâle-i Nur’un hizmet ve meşgâlesi, şimdiki siyâseti ve cereyanlarını o derece nazarımdan ıskat etmiş ki, bu Harb-i Umûmiyi bu dön ayda merak etmedim, sormadım.
Hem, Risâle-i Nur’un has talebeleri, bâkî elmaslar hükmünde olan hakâik-ı îmâniyenin vazifesi içinde iken, zâlimlerin satranç oyunlarına bakmakla, vazife-i kudsiyelerine fütur vermemek ve fikirlerini onlar ile bulaştırmamak gerektir.
Cenâb-ı Hak, bize nur ve nûrânî vazifeyi vermiş,onlara da zulümlü, zulümâtlı oyunları vermiş. Onlar bizden istiğnâ edip yardım etmedikleri ve elimizdeki kudsî nurlara müşteri olmadıkları halde, biz onların karanlıklı oyunlarına, vazifemizin zararına, bakmaya tenezzül etmek hatâdır. Bize ve merakımıza dairemiz içindeki ezvâk-ı mâneviye ve envâr-ı îmâniye kâfi ve vâfîdir.
Kastamonu Lâhikası, s. 80-81.
Sarsılmaz metânet sahibi olmak
Mâdem biz böyle sarsılmaz ve en yüksek ve en büyük ve en ehemmiyetli ve fiyat takdir edilmez derecede kıymettar ve bütün dünyası ve canı ve cânânı pahasına verilse yine ucuz düşen bir hakîkatin uğrunda ve yolunda çalışıyoruz; elbette bütün musîbetlere ve sıkıntılara ve düşmanlara kemâl-i metânetle mukâbele etmemiz gerektir. Hem, belki karşımıza aldanmış veya aldatılmış bâzı hocalar ve şeyhler ve zâhirde müttakîler çıkartılır; bunlara karşı vahdetimizi, tesânüdümüzü muhâfaza edip onlar ile uğraşmamak lâzımdır, münâkaşa etmemek gerektir.
Şuâlar, s. 265.
İlk yorumu siz yazın