Kur’an’ın hitabı avamın fehimlerini hissedar eder

Risale-i Nur

Kur’an’ın hitabı avamın fehimlerini hissedar eder

Risale-i Nur’dan Dersler Köşemizin bu haftaki konuğu Mehmet Ali Emiştekin oldu. Mehmet Ali Emiştekin Risale-i Nur Külliyatı, Şualar isimli eser, 11. Şua, 10. Mesele’den “Kur’an’ın hitabı avamın fehimlerini hissedar eder“ konusunu ele aldı.

EuroNur.tv ekranlarından izleyebilirsiniz.

Şualar, On Birinci Şuâ, Onuncu Mes’ele

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Ramazan-ı Şerifte Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânı okurken, Risale-in Nur’a işaretleri Birinci Şuâda beyan olunan otuz üç âyetten hangisi gelse bakıyorum ki, o âyetin sahifesi ve yaprağı ve kıssası dahi Risale-in Nur’a ve şakirtlerine, kıssadan hisse almak noktasında bir derece bakıyor. Hususan Sûre-i Nur’dan âyetü’n-nur, on parmakla Risale-i Nur’a baktığı gibi, arkasındaki âyet-i zulümat dahi muarızlarına tam bakıyor ve ziyade hisse veriyor. Adeta o makam, cüz’iyet’ten çıkıp külliyet kesb eder. Ve bu asırda o küllinin tam bir ferdi Risale-in Nur ve şakirtleridir diye hissettim.

Evet, Kur’ân’ın hitabı, evvelâ Mütekellim-i Ezelînin rububiyet-i âmmesinin geniş makamından, hem nev-i beşer, belki kâinat namına muhatap olan zâtın geniş makamından, hem umum nev-i beşer ve benî Âdemin bütün asırlarda irşadlarının gayet vüs’atli makamından, hem dünya ve âhiretin, arz ve semâvâtın, ezel ve ebedin ve Hâlık-ı Kâinatın rububiyetine ve bütün mahlûkatın tedbirine dair kavânin-i İlâhiyenin gayet yüksek ve ihatalı beyanatının geniş makamından aldığı vüs’at ve ulviyet ve ihâta cihetiyle, o hitap öyle bir yüksek i’câz ve şümûl gösterir ki, ders-i Kur’ân’ın, muhataplarından en kesretli taife olan tabaka-i avâmın basit fehimlerini okşayan zâhirî ve basit mertebesi dahi, en ulvî tabakayı da tam hissedar eder. Güya kıssadan yalnız bir hisse ve bir hikâye-i tarihiyeden bir ibret değil, belki bir küllî düsturun efradı olarak her asra ve her tabakaya hitap ederek taze nazil oluyor. Ve bilhassa çok tekrarla اَلظَّالِمِينَ.. اَلظَّالِمِينَ.. deyip tehditleri ve zulümlerinin cezası olan musibet-i semâviye ve arziyeyi şiddetle beyanı, bu asrın emsalsiz zulümlerine, kavm-i Âd ve Semûd ve Firavun’un başlarına gelen azaplar ile baktırıyor. Ve mazlum
ehl-i imana, İbrahim (a.s.) ve Mûsâ (a.s.) gibi enbiyanın necatlarıyla tesellî veriyor.

Hem meselâ, Sûre-i 1 طٰسۤمۤ de sekiz defa tekrar edilen şu

2 اِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ âyeti, o sûrede hikâye edilen peygamberlerin necatlarını ve kavimlerinin azaplarını, kâinatın netice-i hilkati hesabına ve rububiyet-i âmmenin nâmına o binler hakikat kuvvetinde olan âyeti tekrar ederek izzet-i Rabbâniye, o zâlim kavimlerin azabını ve rahîmiyet-i İlâhiye dahi enbiyanın necatlarını iktiza ettiğini ders vermek için binler defa tekrar olsa yine ihtiyaç ve iştiyak var ve îcazlı ve i’câzlı bir ulvî belâğattır.

Hem meselâ, Sûre-i Rahmân’da tekrar edilen 3 فَبِاَىِّ اٰلاَۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ âyeti ile Sûre-i Mürselât’ta 4 وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ âyeti, cin ve nev-i beşerin, kâinatı kızdıran ve arz ve semâvâtı hiddete getiren ve hilkat-ı âlemin neticelerini bozan ve haşmet-i saltanat-ı İlâhiyeye karşı inkâr ve istihfafla mukabele eden küfür ve küfranlarını ve zulümlerini ve bütün mahlûkatın hukuklarına tecavüzlerini asırlara ve arz ve semâvâta tehditkârâne haykıran bu iki âyet, böyle binler hakikatlerle alâkadar ve binler mesele kuvvetinde olan bir ders-i umumîde binler defa tekrar edilse yine lüzum var ve celâlli bir i’caz ve cemâlli bir îcaz-ı belâğattır.

Dipnotlar – Arapça İbareler – Haşiyeler:
1 : “Tâ Sîn Mîm.” Şuarâ Sûresi, 26:1.
2 : “Şüphesiz ki, kudreti herşeye galip olan ve rahmeti herşeyi kuşatan Rabbin olan Allah’tır.” Şuarâ Sûresi, 26:9.
3 : “Ey insanlar ve cinler, Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edersiniz?” Rahmân Sûresi, 55:13.
4 : “Yazıklar olsun o gün yalanlayanlara!” Mürselât Sûresi, 77:15.

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.